Translate

11.07.2017

CİFİR (EBCED HESABI) İLMİ....


EBCED İLMİ NEDİR

Ebced İlmi, bir hesaplama çeşidi olup, Arap alfabesindeki her harfin bir rakam değeri olduğu kabul edilerek yapılır. Harflerin taşıdığı sayı değerlerine dayanan hesap sistemi şeklinde de tarif edilmektedir.
Arap harflerinin ebced düzenine göre dizilişinin Hazret-i Âdem’e (A.S.) dayandığı rivâyet edilir. Romalıların bu sistemle rakamlar kullandıkları bilinmektedir. Bu sistemin, İbrânîce ve Ârâmîce’nin de etkisiyle Nabatîce’den Arapçaya geçmiş bulunduğu ve Hz. Peygamber (S.A.V.) devrinde de olduğu gibi kullanıldığı bilinmektedir.
Bu düzenleme ile alfabenin kullanıldığı tarih süreci içerisinde, zamanla bu harflere sayısal değerler verilmiş; bu sayısal değerler âlimler, edebiyatçılar ve şâirler tarafından makbul ve muteber karşılanmış ve kullanılmaya başlanmıştır. Şâirler ve edipler, yazdıkları eserlerde ebced hesabını kullanmışlar ve harflere verdikleri rakamsal değerler ile önemli tarihleri kaydetmişler; zaman içinde bu yöntem yaygınlaşma ve gelişme göstermiş; âdetâ Arap alfabesinin bir yan ilim dalı olarak olgunlaşmış ve adına da EBCED HESABIEBCED İLMİ veya CİFİR İLMİ denmiştir.
Bu ilmin eski peygamberlerin kitaplarında da yer aldığına dair rivâyetlere işaret edilmiş “Bu ilme, ancak âhirzamanda gelecek olan Hz. Mehdî, hakkıyle vâkıf olur” diyen bazı âlimlerin görüşlerine de yer vermiştir.
Sonuç olarak; Ebced hesabı geleceği keşfetmeye yeterli bir kaynak değildir. Gelecek Allah’ın ilminde, irâdesinde ve kudretindedir. Allah bildirmedikçe hiçbir kimse, hiçbir hesaplamayla yarının ne olacağı hakkında bir ön bilgiye veya tahmine sahip olamaz.
Güzel bir tevafuktur ki, Ebced İlmi sisteminin asıl adı olan “Ebû câd” kelimesinin matematik değeri, 17 dir. İslamın ortaya çıktığı sırada, Mekke’de yazı bilenlerin sayısı da 17 idi.
Ebced’in nümerik olarak değerlendirilmesi şu şekildedir:

ELİF= 1
BE= 2
CİM= 3
DAL= 4
EBCED
HE= 5
VÂV= 6
ZE= 7
HEVVEZ
HA= 8
Tİ= 9
YÂ= 10
HUTTÎ
KEF= 20
LÂM= 30
MİM= 40
NÛN= 50
KELEMEN
SİN= 60
AYN= 70
FE= 80
SAT= 90
SA’FAS
KAF= 100
RÂ= 200
ŞIN= 300
TE= 400
KARAŞET
SE= 500
HA= 600
ZEL= 700
SEHAZ
DAT= 800
ZI= 900
GAYN= 1000
DAZIGİLEN

CİFİR (EBCED HESABI) İLMİ
Bu ilim, Peygamberimiz Hz.Muhammed (S.A.V.) tarafından haram olarak hüküm verilip yasak edilen bir ilim tarzı değildir.
Cifir ilmi, İslâmiyetten önce bazı Yahudî ve Hristiyan âlimleri tarafından amacından çıkartılarak kullanılmış olsa bile, İslâmiyetle birlikte, başta İmam-ı Ali ve Ca’fer-i Sâdık ve Muhyiddin-i Arabî ve İmam-ı Gazalî ve Beyazıd-ı Bistamî gibi İslâm büyükleri onu çok hayırlı ve menfaatli işlerde kullanmışlar ve onu gerçek amaç ve hedefine yönlendirmişlerdir.
Ebcedin kelimeleri islâmiyetten önce, iki ehl-i kitap olan Yahudî ve Hristiyanlarda yirmi iki harf şeklinde kullanılmaktaydı. Sonra, islâm âlimleri Kur’an harflerinin tamamı olan 28 harfi tamamlamak üzere altı harfi daha ilave ettiler.
Daha sonraları ise havass, tılsımat ile uğraşan bazı ulema, Ebcedi iki tarzda hesaplayarak, bazı âyetlerin tılsım ve tevafuklarını gerçekleştirmişlerdir.
Ebcedin bu iki tarzını “Ebced-i Kebir” ve “Ebced-i Sagir” diye adlandırmışlardır.
Türkçe telaffuzunda yanlış olarak “Cifir” diye kullanılıyorsa da, aslı Arabça’da “Cefir”dir. Anlamı,”küçük buzağı” demektir. Bu ilmin bu isimle anılma sebebi ise, Hz.Ali’nin (R.A.) diğer bir rivayette Cafer-i Sadık’ın bu ilmin esas plân ve krokisini bir küçük buzağı derisine yazmış olmasından kaynaklanır.
Peygamberimiz’in (S.A.V.) hadîslerinde Ebced ve Cifir’e dair, hafif bir îma ile teşvik ettiği, kendisine soru soran Yahudi âlimlerine aynı ilimle cevap vermesi ve bu ilimlere işaret ettiği bilinmektedir.
Ebcede teşvik eden bir hadîs-i şerif meali şöyledir:
“Ebcedi ve tefsirini öğreniniz! Veyl olsun câhil âlime!.. Elif, Allah ve İlellah’tır. Yahud Allah isminden bir harftir. “Ba” Allah’ın hâlk ve icadıdır. “Cim”, Allah’ın behcetidir. “Dal” ise, Allah’ın dinidir.”
İslam tarihinde Cifir ve Ebced İlmi o kadar etkili ve bilimsel olarak kullanılmıştır ki, Kur’an-ı Kerim’in nasıl rehber olarak kullanılabileceğine dair inanılmaz örnekler göstermişlerdir.
İstanbul’un fethi için gerekli hazırlıkları ve altyapıyı oluşturan Fatih Sultan Mehmet Han bir türlü surları aşarak şehre giremez. Bir taraftan Hristiyanlar;
“İstanbul kutsal şehirdir, hiç kimse bu şehri alamaz” diye propaganda yapmaktadırlar.
Fatih Sultan Mehmet, vezirleri, komutanları ve ulemayı toplar. Onlarla istişare eder. Neden şehrin alınamadığını sorgular. Bir kısım ulema;
“Padişahım bu şehri ancak Mehdi alacaktır. Rivayetlerde böyle gelmiştir. Dolayısıyla bu şehrin alınması kolay değildir. Muhasarayı kaldıralım” derler.
Bunun üzerine orada bulunan Akşemsettin Bey; “Ben bu konuyu araştırayım. Toplantıya yarın devam edelim” der.
Ertesi güne kadar gerek kaynaklardan aramaya gerekse manevi olarak “Murakabeye” varır.Ertesi gün istişarede,
“Padişahım bu şehrin alınması size müyesser olacaktır. Kuşatmaya ve mücadeleye devam edelim. Sakın muhasarayı kaldırmayalım” der.
Ulemanın bir kısmı sorar?
“Siz buna nasıl kanaat getirdiniz. Deliliniz nedir? Keşif ve rüya şeraitte delil değildir. Bize kesin delil getirmen gerekir”derler.
Akşemsettin;
“Kur’ân-ı Kerimde geçen ‘Beldetün tayyibetün’ (Sebe, 34:15) doğrudan Mekke’ye işaret eder. Şeddesiz 8 harfi ile hicretin 8. senesinde fethedileceğine işaret eder. Aynen vaki olmuştur. Mekke’den sonra “Güzel belde” peygamberimizin “güzel ordu ve güzel asker” tarafından fethedileceği müjdelenen ikinci beldedir. Bu da ebced hesabı ile yine şeddesiz 857 eder. Bu sene hicrî 857 senesidir. İnşallah bu fetih bizlere nasip olacaktır” der.
“Peygamberimizin (S.A.V.) ‘Mehdi İstanbul’u fethedecektir’ hadisine ne dersiniz” dediklerinde
“Evet, hadis-i şerif doğrudur. Ancak o zaman Deccal İstanbul’a hâkim olacaktır. Mehdi tesbihler ve tekbirlerle Deccalın elinden yeniden alacaktır” cevabını verir.
Kuşatmaya devam edilir ve İstanbul fethedilir. Bu sebepten dolayıdır ki Fatih Sultan Mehmet;“Ben, İstanbul’un fethinden çok içimizde Akşemsettin gibi bir âlimin bulunmasından dolayı seviniyorum. Onun yanında benim dizlerimin bağı çözülüyor”demiştir.
Bu örnekte görüldüğü gibi Akşemsettin gelecekten haber vermemiş, ancak Kur’ân-ı Kerim’in bir i’cazını delil getirerek ve bu i’câzın ortaya çıkmasına Ebced ilmi ile olduğunu beyan ederek, İstanbul’un 857 hicri tarihinde fethedileceğine Kur’ânın işaret ettiğini ifade etmiştir. ‘Ben böyle diyorum’ dememiş, bilakis ‘Kur’ânın bu işaretinden bunu anlıyorum’ demiştir.
Mimar Sinan, eserlerinde, boyutların modüler düzeninde çok sık kullanılmıştır. Temeli İslâmi kavramlardan oluşan bu düzene örnek olarak; Süleymaniye’de zeminden kubbe üzengi seviyesi 45, kubbe alemi 66 arşın yüksekliktedir. Ebced’e göre Âdem 45, Allah 66 etmektedir. Yine Selimiye’de kubbeyi taşıyan 8 ayağın merkezlerinden geçen dairenin çapı 45 arşındır. Kubbe kenarı zeminden 45, minare alemi buradan itibaren 66 arşındır. Süleymaniye ve Selimiye’nin görünen silüetleri 92 arşındır ki, bu da “Muhammed” kelimesinin karşılığıdır.
Ebced İlmi, bir hesaplama çeşidi olup, Arap alfabesindeki her harfin bir rakam değeri olduğu kabul edilerek yapılır. Harflerin taşıdığı sayı değerlerine dayanan hesap sistemi şeklinde de tarif edilmektedir.
Arap harflerinin ebced düzenine göre dizilişinin Hazret-i Âdem’e (A.S.) dayandığı rivâyet edilir. Romalıların bu sistemle rakamlar kullandıkları bilinmektedir. Bu sistemin, İbrânîce ve Ârâmîce’nin de etkisiyle Nabatîce’den Arapçaya geçmiş bulunduğu ve Hz. Peygamber (S.A.V.) devrinde de olduğu gibi kullanıldığı bilinmektedir.
Bu düzenleme ile alfabenin kullanıldığı tarih süreci içerisinde, zamanla bu harflere sayısal değerler verilmiş; bu sayısal değerler âlimler, edebiyatçılar ve şâirler tarafından makbul ve muteber karşılanmış ve kullanılmaya başlanmıştır. Şâirler ve edipler, yazdıkları eserlerde ebced hesabını kullanmışlar ve harflere verdikleri rakamsal değerler ile önemli tarihleri kaydetmişler; zaman içinde bu yöntem yaygınlaşma ve gelişme göstermiş; âdetâ Arap alfabesinin bir yan ilim dalı olarak olgunlaşmış ve adına da EBCED HESABIEBCED İLMİ veya CİFİR İLMİ denmiştir.
Bu ilmin eski peygamberlerin kitaplarında da yer aldığına dair rivâyetlere işaret edilmiş “Bu ilme, ancak âhirzamanda gelecek olan Hz. Mehdî, hakkıyle vâkıf olur” diyen bazı âlimlerin görüşlerine de yer vermiştir.
Sonuç olarak; Ebced hesabı geleceği keşfetmeye yeterli bir kaynak değildir. Gelecek Allah’ın ilminde, irâdesinde ve kudretindedir. Allah bildirmedikçe hiçbir kimse, hiçbir hesaplamayla yarının ne olacağı hakkında bir ön bilgiye veya tahmine sahip olamaz.
Güzel bir tevafuktur ki, Ebced İlmi sisteminin asıl adı olan “Ebû câd” kelimesinin matematik değeri, 17 dir. İslamın ortaya çıktığı sırada, Mekke’de yazı bilenlerin sayısı da 17 idi.
Ebced’in nümerik olarak değerlendirilmesi şu şekildedir:

ELİF= 1
BE= 2
CİM= 3
DAL= 4
EBCED
HE= 5
VÂV= 6
ZE= 7
HEVVEZ
HA= 8
Tİ= 9
YÂ= 10
HUTTÎ
KEF= 20
LÂM= 30
MİM= 40
NÛN= 50
KELEMEN
SİN= 60
AYN= 70
FE= 80
SAT= 90
SA’FAS
KAF= 100
RÂ= 200
ŞIN= 300
TE= 400
KARAŞET
SE= 500
HA= 600
ZEL= 700
SEHAZ
DAT= 800
ZI= 900
GAYN= 1000
DAZIGİLEN

1 yorum:

yazimci dedi ki...

güzel bir yazi olmuş...