Translate

6.07.2017

BURÇ İLMİNİN TARİHİ !!!




BURÇ İLMİ
Burç İlmi, Günümüzde astroloji, akademik anlamda, tamamıyla kişilerin doğum anındaki gezegen konumlarıyla karakteristik özellikleri arasındaki bağlantıyı açıklayan bir araştırma sahasıdır. Dini anlamda ise, İlahi düzen’in nasıl işlediğini, insanlığın oluş düzeni ve sistemini gösteren “İlim” dir.
Astrolojinin klasik teorisi ise şudur: Kozmos ve insanoğlu, orijinini aynı özden alan yaratılışın ifadeleri olduğuna göre, her ikisi de benzer biçimde hareket ederler ve böylece insanın yeryüzündeki eylemleri, göklerdekinin bir yansıması olur … Birkaç gün ve gece eğer gökyüzüne bakarsanız, birkaç gök cisminin yer değiştirdiğini ve hareket halinde olduğunu tespit edersiniz. Bunların başında her gün doğup, batan Güneş ve Ay gelir. Onların yanı sıra da beş küçük yıldız gibi görünen Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn gezegenleri hareket halindedirler. Öyleyse hareket eden bunlar olduğuna göre, insanın eylemleriyle bağlantılı olan da en başta bunlar olmalıdır.
Güneş, ay ve her bir gezegen yörüngesinde dolaşırken, sistemimizi çevreleyen, oniki eşit parçaya ayrılmış kabul edilen göğe karşılık gelen sabit takım yıldızların, yani oniki burcun sahasından geçer ve bunların kiminde temsil ettikleri enerji güçlenirken, kiminde ise zayıf düzeye düşer …
Böylece, gezegenler her bir burcu gezdikçe, siz de doğum anında oluşan programınıza göre gelen enerjiyi değişik şekillerde değerlendirir ve davranışlar ortaya koyarsınız …
Her gezegen kozmik enerjiyi farklı formlarda yansıtır ve bunun için her biri, organizmayı motive eden belirli bir dalga boyu bileşimi, yani belirli dürtüler, huylar ve ihtiyaçlar gibi karakter unsurlarını temsil eder.
 
Bunların en güçlü olanı Güneşin doğum gününüzde yer aldığı burç, sizin öz burcunuzdur. Böylece siz, örneğin bir Oğlak veya Kova burcu insanı olursunuz. Güneşin bu burçtan aldığı enerji güçlü bir biçimde karakterinizde ortaya çıkacaktır. Benzer şekilde, doğum anınızda Doğu ufkundan yükselen burç’ta “Yükselen Burcunuz” olacak ve dışa yansıyan yeteneklerinizde gözlemlenecektir. Diğer gezegenlerin konumu da benzer şekilde kişisel karakterinizde etkin olacaktır.
Gazali Hazretlerinin “İhya-u Ulûmi’d Din” adlı eserinde, Ashabın alimlerinden olarak bilinen İbni Abbas (R.A.)’ın şöyle dediği yazılıdır.
“O Allah ki yedi semâ yaratmış, arz’dan da onların bir mislini; aralarından emir inip duruyor!.” (Talak 12) Ayet-i Celîlesinin tefsirini yapacak olsam, beni taşa tutardınız. Bir başka nakilde de: “Beni tekfir ederdiniz! ..”
Yine aynı yerde Resulü Ekrem’in çok yakınındakilerden biri olan Ebû Hureyre (R.A.) şöyle dediği kayıtlıdır:
“Resulullah efendimizden iki kap ilim aldım, birini dağıttım. Eğer diğerinin ağzını açsam, bu kelleyi uçururdunuz! ..”
Ashabtan önde gelen ve alim sayılan bu zâtların anlayışsızlar tarafından “tekfir” edilmesine, ya da boğazının kesilmesine kadar yol açacak “SIRLAR” acaba nelerdir?

BURÇ İLMİNİN TARİHİ
 
Burçlar ilmi veya günümüz diliyle Astroloji, ilk defa ne zaman ve nasıl ortaya çıkmıştır, acaba?
Bildirildiğine göre, İlk Peygamber olan Hz. Adem’den, son Peygamber Hz. Muhammed (S.A.V.) kadar 124.000 Peygamber gelmiştir. Allah, insanlara, doğru yolu göstermeleri; onlara, kendi TEK’liğini bildirmeleri için, gönderdiği peygamberlerinin her birine, değişik konularda çeşitli ilim hazineleri vermiştir ve böylece her konunun başlangıcına temel teşkil edecek, rehber olacak bilgi kaynakları meydana gelmiştir.
Çok okuyan, kalemi bulan ve kalemle yazı yazabilen ilk peygamber olan HZ. İDRİS (A.S.)’a BURÇLAR İLMİ verilmiş, kendisi de bunu genişletmiştir. Yeri, göğü, buradaki sistemi ve bunu yaratan Mutlak Varlığı, yakın üzere bilen İdris Peygamber’in, Allah’ın izni ve kudretiyle göğe çıktığı; 4.cü kat sema boyutunun kendisine mekân olduğu, diğer sema katlarında (boyutlarında) da dolaşabildiği, dini kaynaklarda belirtilmektedir.
İdris Peygamber, almış olduğu vahye dayalı bir şekilde Burçlar ve Yıldızların, gerek insanlar, gerek yeryüzünde mevcut tüm birimler üzerindeki tesir ve önemini anlatmaya çalışmıştır. Yani, vahye dayalı olarak okuduğu sistemi, o devrin idrak ve anlayışına göre anlatmıştır.
Bir başka anlatımla, İdris Peygamber, Allah’ın yaratmış olduğu sistemdeki düzenleme Mekanizması olan burçlar ve yıldızlar sistemini açıklamış; bunların, Allah’ın ilim ve kudretiyle alemde ilahi tasarrufun oluşmasına vesile kılındığı sırrına işaret etmiştir! ..
O devirde yaşamış insanlar, İdris Peygamberin ne anlatmak istediğini hakkıyla çözebildiler mi acaba …? Kim bilir ..!
Kısaca, Yıldız ilmi veya Burçlar ilmi, İdris Peygamber’in mucizesi olup; daha sonra aynı çağda ilk defa Babiller tarafından, mevcut veriler ışığında düzenlenmiş ve genişletilmiştir. Bundan sonra da tüm insanlığa yayılarak, onu devirde, bir şekilde insanların ilgisini çeken bir konu olmuştur.
Bu arada zaman içinde edinilen tecrübeler ve yaşanılan olaylar neticesinde, insanlar, burçlardan gelen ışınların etkilerinin, insan kaderi üzerindeki rolünü çok rahat ve açık bir şekilde tespit etmişlerdir.Ne var ki bu tespit onları, bütün oluşların ardında yıldızlar olduğuna göre, o halde yıldızlar “tanrı” dır düşüncesine getirmiştir.
Böylece, başta Güneş olmak üzere, Ay ve çeşitli yıldızlara tapınma devri başlamıştır!.
Oysa, Yıldızların yaydıkları bu etkiler Allah’ın takdir ve kudretinin açığa çıkmasından başka bir şey değildir!.
 
Dolayısıyla esas amaçtan sapılarak, Astroloji ilmi, hak etmediği bir noktaya indirilmiştir.
Daha sonra, Hz. İbrahim Peygamber başta olmak üzere, tüm peygamberler, Yıldızların tanrı olmadığını; bütün evreni ve evrende var olan her şeyi yaratanın, Mutlak Varlık olan Allah olduğunu sürekli olarak açıklamışlardır. Dolayısıyla, yıldızları mevcut özellikleriyle yaratan ve onlar üzerinde de, yegane söz sahibi olan, ALLAH’tır; gerçeğini insanlara idrak ettirmeye çalışmışlardır.
Pek çok İslâm düşünürü de, yıldızlar konusunu inceleyerek, varlığın var oluşunda Burçların ve Yıldızların rolünü, çeşitli kitaplarında anlatmışlardır. Ayrıca, bir ilim Deryası olan, Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de, yıldızlarla ilgili 60 kusur ayet ve “El-Buruc” sûresinde anlatılanları bir düşünmek gerekir …
Bunun böyle olmadığını, o zamanın imkanları içinde, insanların çoğunluğuna anlatabilmek mümkün olmadığı için; onların, burçlar ve yıldızlardan gelen tesirleri fark edip, yıldızları tanrı kabullerini engellemek amacı ile astroloji ilmi ve doğal sonuçları din adamları tarafından kapatılma yoluna gidilmiştir.
Daha sonraları ve hatta günümüzde dahi bu gerekçeye dayalı olarak, “din” ve “astroloji” birlikte ele alınırsa günah olur, gibi tuhaf bir düşünce tarzı yer etmiştir. Halbuki hakikat ehli zatlar her zaman yıldız ilminden bahsetmişlerdir.

Hiç yorum yok: