Doğum Haritasını Yorumlama Aşamaları
Liz Greene Çeviren Naz Bayatlı
Transit ve
Progresyonlara psikolojik bir bakış
Bu makale 8 Haziran 1996 tarihinde, Londra’daki Regents
Kolejinde Psikolojik Astroloji Merkezi adına düzenlenen Bahar Dönemi seminer programı çerçevesinde
yapılmış bir seminerden alıntıdır.
Öngörünün Doğası
Transit ve Progresyonları nasıl bir psikolojik bir bakış
açısıyla değerlendirmeliyiz? Öncelikle
şunu söylemek istiyorum, keşfetmek üzere yola çıktığımız konunun doğasının
psikolojik bir yaklaşıma sahip herhangi bir astroloji öğrencisi için oldukça
açık olmasına rağmen, astrolojinin uzun bir geçmişe ve değere sahip kehanet
çalışmalarını hiç bir şekilde yadsıyor değilim. Ayrıca her ikiside
birbirlerinden tam bir çizgiyle ayrılmıyor. Psikolojik derken bu sadece içimizi
temsil ediyor demek değil. Bir çoğumuz belli durumlarda, bazı olayların önceden
tahmin edilmesinin imkansız olduğunu ya da gezegenlerin içsel dünyamızla olduğu
kadar dış dünyada yaşadıklarımızla da ilintili olduğunu görmezden gelerek,
spesifik , sağlam ve doğru tahminlerde bulunmaya çalışmayı deneyimlemişizdir.
Uzun zaman önce Wrekin Vakfı adına bir seminer vermiştim, bu
seminer daha sonra Dış Gezegenler ve Döngüleri adlı bir kitaba dönüştürüldü.
Seminer esnasında , Sovyetler Birliğinin doğum haritasını incelerken, ülkenin
geleceği hakkında bir tahmin yaptım. Bu tamamen o anda yaptığım bir tahmindi
çünkü aslında dünyada gelişen olaylarla ilgili ve bu konuyu inceleyen
astrolojinin incelikleri hakkında fazla
bir bilgim yoktu. Oldukça naif bir biçimde yapılmış tahminimin temelinde, 7 yıl
içerisinde Pluto’nun Sovyetler Birliğinin Doğum Haritasındaki Güneşle
Birleşeceği vardı. Her ne zaman, bu doğum haritasında Akrep’te yer alan Güneş
güçlü bir transit alsa, ülkede liderlik el değiştiriyordu. Gündelik astroloji
terimlerinde bu oldukça açık ve basit bir çıkarımdır, çünkü natal haritada yer
alan Güneş, diğer şeyler yanısıra ulusun önderlerini de temsil eder.
Başka bir liderlik çekişmesinden ziyade, bir çöküş
beklememdeki asıl neden Pluto’nun diğer dış gezegenlere kıyasla herşeyi
kuşatan, eskisinden hiç bir iz kalmamacasına yapıyı ve formu değiştiren bir
gezegen olmasıdır. Oğlak burcunun ilk dekan derecelerinde örneğin başka
transitlerde vardı Uranüs-Neptün-Satürn birleşimi Sovyetler Birliğinin 4 cü
evinde yaklaşıyordu, bu da olması beklenen çöküşün sanki bir evlilik bitişi
gibi olacağını gösteriyordu. Bu çözülme süreci dıştan değil içten gelecekti ve
diğer Birliğe bağlı ülkelerin ayrılmasına neden olacaktı. Bu benim ozamanlarda
yaptığım yorumdu, ve ta 1982 yılına kadar bu tip bir gelişmenin habercisi
sayılabilecek olaylar yoktu.Kartlarda kesinlikle yeni bir lider gözüküyordu;
fakat tümüyle bir çöküş kesinlikle düşünülemezdi. Bu nedenle ilerideki 7 yıl
içerisinde bu konu hakkında artık düşünmedim. Sonra herşey tahmin edildiği gibi
gelişti. Bir çok durum vardır ki astrologlar ister dünyayı ilgilendiren ister
kişiyi ilgilendiren konular olsun doğru öngörü yapabilir ve kehanetlerde
bulunabilir.
Bununla birlikte, sadece kehanet astrolojisine odaklanmak
bir tıp doktorunun tüm bireyi göz önünde bulundurmadan ve vücut ile ruh hali
arasındaki ilişkiyi önemsemeyip sadece hastalığın bedensel belirtilerine
bakması gibidir. Yıllar geçtikçe , transit ve progresyonlar açısından bakarak
kadersel olduğunu düşündüğümüz şeylerin, aslında tesadüfi olmadığı inancına
sahip oldum, bunlar bizim iş başında olan bilinç altına ait karmaşıklıklarımız.
Bireysel ya da kollektive olarak
farkında olmadan katkıda bulunduklarımız, dışımızdaki olayları yaratıyor veya kendimize
bu tür olayları çekiyoruz , varolan içsel halimiz dışımızdaki olaylarla
cisimleniyor, bunun sebeplerinden biri geçmişte sorguladığımız olayları
düşünmekten kaçınmamız, sonra o durum olgunlaşıyor ve ortaya çıkacağı doğru
zaman gelmiş oluyor .
Tabii tüm yaşamda olan olayların bireylerin kendi var ettiği
ya da yarattığı bir şey olduğunu düşünmek saçmalık olur, çünkü çoğu da böyle
değil. Altı milyon Yahudi bireyin toplama kamplarına gönderilmelerind etkin
olan transitler ve progresyon açılarından söz edemeyiz. Böyle bir şeyin var
olduğunu öne sürmek resmen deliliktir. Diğer yandan, bu tür bir kitlesel
zalimlik meydana geldiğinde bilinç altımızın bunda bir payı olduğunu
düşünmekten de kaçınmamalıyız. Tarihte kollektif hareketler, ayaklanmalar,
doğal afetler seller ve depremler olmuştur, ve olacaktır, bu bireyin kişisel
seçiminin üzerinde olaylardır. Bunların ardında başka spiritüel faktörler
bulunabilir ancak bu benim yorumda bulunmak durumunda olduğum bir konu değil.
Astroloji dünyasında bir çok insan karmaya inanır. Ben de
inanmıyorum diyemem.Ancak sanırım birilerinin ding dong adını verdikleri teoriyi öne sürdükten sonra bu konunun
olduğunu düşündüğümüzden daha karmaşık birşey olduğunu hissediyorum. Geçmiş hayatta
iyi yada kötü olan birinin, bu hayatta
cezalandırılması veya ödüllendirilmesi. Çünkü ahlaki konular okadar bireye
dönük ve göreceli şeylerki, ruhun hükmettiği alanlara yönelik böyle basite
indirgeyen bir yaklaşıma değer vermeyi uygun görmüyorum. Buna rağmen , bu
yaşamımızda kendimiz için yarattığımız deneyimleri yaşamamıza neden olan , bir
yaşam sürecimizden diğer yaşam sürecimize taşıdığımız bir öz var. Bu sadece bir
ömür süresince elde edilen bir şeyin ötesinde ve üstünde bir faktör. Hatta üzerinde seçim hakkımız olmayan aile
kalıtım özelliklerimizde böyle bir faktör. Ne kadar adilane gözükmese de nesiller boyu süregelmiş olan aileye ait
çatışmalar, karmaşık durumlar da nesilden nesile geçer, bunlar sanki kadersel
birşeymiş gibi gelişir. Eğer bu tür çatışmalar halledilmezse, bazı tip olayları
önlemekte başarısız oluruz. Şüphesiz her
bireyin bilinçaltında ona miras kalan ağır psikolojik yükler yoksa kendi
seçme özgürlüğünü serbestçe kullanabilir.
Bu nedenle transit ve progresyonların nasıl ifade edileceği
konusunda bireysel bilinç halinin dışında, başka birçok faktör var. Bununla
birlikte , eğer birey gerçekliği algıladığı bilinç seviyesini genişletmeye
başlamışsa, öngörebiliriz diye düşündüklerimizin aslında öngörülemeyeceğini anlayabiliriz . Bu sebeple
, inanıyorum ki psikolojik bir platformda transit ve progresyonlarımızla
çalışma özgürlüğüne sahip olabileceğimiz şekilde yaşamayı denememiz gerekiyor.
Ancak ozaman değişime yer açabilir ve gelecekteki olayları değiştirebiliriz
veya bilinç altımızın yarattıklarını yaratıcı bir biçimde ele alabiliriz.
Üzerinde seçim yapmamıza imkan olmayan durumlarla ilgili olarak karşımıza
çıkacak durumları sakin bir ruh haliyle kabul etmenin gerekliliğini
öğrenmeliyiz.
Bu temayı incelememdeki ana hedeflerimden biri başta pek
farkında olmasakda aslında farklı seviyelerde düşündüğümüzden daha fazla
özgürlüğe sahip olduğumuzu düşünmemdir. Gezegen hareketlerini incelerken
sezgilerimize daha fazla önem verip “ Uranüs buraya doğru gidiyor bunun
sonucunda bu olacak, şu olacak “ gibi kitap tanımlamalarını takip etmeyi daha
aza indirgersek, Pico della Mirandola’nın insanların tanrının yaratıcı
yardımcıları olduğu sözünün ne anlam ifade ettiğini daha iyi anlayabiliriz.
Kitap tanımlamalarına düşkün bir akla sahip olmak bazı astrologlara yaramıyor.
Hatta yıkıcı bile oluyor diyebilirim, çünkü aslında sahiden kendini
gerçekleştiren kehanetler ve öngörüler var. Algılarımız kendi bilinç altı
karmaşamızla öylesine bozuluyorki, transit ve progresyonları ne anlama
geldiğine göre değilde, ruh halimizin etkisiyle bizi nasıl etkileyeceğini
düşünerek hareket ediyoruz. En katı geleneklere bağlı astrolog bile iş tahmine,
kehanete geldimi objektif düşünemez hale geliyor. Bir olayın gerçekte ne olduğu
belli değildir, bundan emin olamayız, çünkü olayın kişi tarafından nasıl ve ne zaman algılandığı ve anlaşıldığı konusu
önemlidir. Şu anki duruma ait olan çıkarımlarımız, en az geleceğe ait olan
öngörülerimiz kadar psişemizin durumu ile ilintilidir.
Transit ve Progresyonlara dair psikolojik bir yaklaşım,
kitaba uygun yaklaşımlardan daha çetin bir tartışma ortaya koyuyor. Çünkü
kişinin doğum haritasında yer alan gezegen açılarının neleri sembolize ettiği
hakkında sorumluluk almayı gerektirir. Aynı zamanda geleneksel kehanet ve
öngörü teknikleri ile çalışmayı da gerekli kılar. Materyal düzeyde bir gezegen
hareketinin nasıl kendini ortaya koyacağını algılamaya çalışmak önemlidir.
Hayatın bu boyutunu göz ardı etmek, psişemizi göz ardı etmek kadar saçma
olurdu. Eğer bir kişinin progres haritasında Güneş 2. evdeki Neptün’le kare
yapıyorsa, ve bu arada Satürn natal
haritadaki Neptün’le birleşiyorsa o kişinin para konularına ait geçmişini ve
kredibilitesini bilmediği biriyle iş ortaklığına girmesinin iyi bir fikir
olmayacağını söyleyebiliriz. Astrolojinin en sağlam uygulamalarından
faydalanmak bizim için büyük değer taşır, fakat geride psikolojik bir anlayış
içeren bir yorum yoksa, bence biz çoğu zaman kendi kaderimizi kendimiz yaratır,
kendi kehanetlerimizi gerçekleştirir, ve kendi başımıza elle tutulur açılar
yaratırız. Aslında bunun böyle olmasına hiç gerek yoktur.
İFADE ŞEKİLLERİ
1. Anlam veya
Teleoloji ( kozmolojinin son gayeler üzerinde çalışmalar yürüten dalı, doğada
hakim olan yaratıcı düzeni inceleyen bir evrenbilim dalı)
Şimdi Transit ve Progresyonların farklı seviyelerde kendini
nasıl ifade ettiği konusu üzerinde durmak istiyorum. Gezegen hareketlerinin
etkin olduğu 3 temel seviye vardır. Bazılarınız 3 ten fazla olduğunu
düşünebilirler. Ancak genel bir bakış sağlaması amacıyla ben bu üç seviyeye
dikkat çekmeyi faydalı buluyorum. 1. seviye özellikle spiritüel eğilime sahip
olan astrologlar için önem taşıyor. Bu da belli bir transit ve progresyon
açısının derin anlamının ne olduğunu kavramak. Anlam derken ben teleolojiye
gönderme yapıyorum- kişiliğin ve ruhun tekamülünde son gaye- Aramızda dindar
veya spiritüel eğilimlere sahip olanlarımız, kozmozun bir amacı olduğunu
düşünüyorlar, ve buna bağlı olarak bireyin hayatında yaşadığı deneyimlerin bir
anlamı var diye düşünüyorlar. Bu nedenle, yaşadığımız olayların gizli bir planı
ve bir öğrenme fonksiyonu var ve başımıza gelenler sonucunda büyüyorsak, bu
bizim parçası olduğumuz büyük ruhani ve evrimsel bir planı gerçekleştiriyoruz
demektir.
Böyle bir kozmik plan gerçekten varmıdır tartışılabilir bir
konu, ancak böyle derin bir olay örgüsünün var olduğunu ve bir amacı olduğunu
kabul edersek, diğer bir deyişler Tanrı yada tanrıların varlığınıda kabul
ederiz. Hiçbirimiz bunu kanıtlamak durumunda değiliz. Gerçekten biz anlamın
oldukça kişisel algısını , kelimenin tam anlamıyla rastlantısal ve birbirinden
bağımsız evrene yansıtırız. Bu durumda bile büyük bir çoğunluğumuz hayatın
tanrıdan gelen bir anlama ve amaca sahip olan bir deneyim olduğunu algılıyoruz
ve bu inançla ister izdüşüm olsun ya da olmasın yaşamımıza destek olan bir
neden görüyoruz. Bu görüş her nekadar bilimsel olarak doğru olmasada psikolojik
ve spiritüel olarak yaratıcı bir algıdır.
Transit ve Progresyonları bu açıdan değerlendirdiğimizde
kendimize sorarız “ Güneşime transit yapan Satürn’den ne öğrenmem gerekiyor” “
Natal haritamdaki Pluto’ya kare yapan Venüs progresyon haritamda bana ne
öğretiyor?” “ Transit halindeki Uranüs Ay’ıma karşıt açı yaparken neyi
keşfedebilirim?” “Kiron’la
sekstil açı yapan progres Mars ne gibi olumlu fırsatlar
taşıyor?” gibi.
Bu tür bir yaklaşım herhangi bir transit ve progres açı için
oldukça önemli bir bakış açısıdır. Spiritüel terimini kullanmış olmama rağmen
bu aynı zamanda psikolojiktir; örneğin anne-baba olmakla ilgili ruh hallerini
keşfetmek gibi, çünkü gezegensel hareketleri psişenin tekamülü olarakta
değerlendirebiliriz. Bu görüşe Redaktif psikoloji ( Herşeyi fizik kanunları
içerisinde tanımlamayı öngören bir dal)
ile değil de, bireyler üstü ya da arketip psikolijisi bakış açısı ile
bakabiliriz. Bu da konunun psikolojik
olma gerçeğini yine değiştirmez. Bu bakış açısı olmazsa astrolojiye ve
kendimize oldukça sığ mekanik bir açıdan bakıyoruz demektir. Bazı astrologlar
tamamen bu seviyeden düşünürler, diğer bakış açılarını çok negativ ve
materyalistik görürler. Onlar natal haritadaki Kiron’a transit yapan Pluto’ya
ya da Satürn’e kare yapan progres Venüs’e bakıp bunun bizim için ne tür bir
gelişimin fırsatı olduğu hakkında konuşacaklardır.
Diyelimki bir kişinin natal haritasındaki Güneş Satürn ile
karşıt açı yapmaya doğru ilerliyor. Bu
transite teleolojik açıdan yaklaşırsak bireyin kim olduğu hakkındaki duygusunu
geliştireceğinden bahsedebiliriz. Bu transitten birey güçlü bir kimlik duygusu
edinmiş, amacında bir berraklık yakalamış ve yaratıcı yeteneklerinin farkına
varmış olarak çıkabilir. Materyal dünyanın çetin deneyimleri insanı
incitebilir, fakat sonucunda birey eğitimsel bir yönde ilerliyordur.
Gerçekleşen her olay ne kadar güç olursa olsun bireyin kendi farkındalığını
arttırması ile sonuçlanır. Tek başına teleolojik yaklaşım genellikle iyi transit
ve progresyonlar için yeterli ve tatmin edicidir.. Ay’a üçgen açı yapan transit
Jüpiter ve progres Güneş’e sekstil açı yapan Uranüs gibi. Uyumlu gezegen
açılarını deneyimlediğimiz zaman kendimizi kozmik amaç ve iyiliklere odaklarız
ve bu tür yorumlar o an hissettiklerimiz ile örtüşür. Transit ve progresyona
ait açıdan kaynaklanan anlem ve buna verdiğimiz duygusal tepki birbiriyle
uyumludur. Daha sevimsiz gezegen açılarıyla karşılaşıldığı zaman kişi yine de
bu açıları bir potansiyel olarak değerlendirebilir. Bu tür bir tutum acı, stres
ve zor zamanların atlatılmasında harika bir yöntem olabilir. Gerçek anlamda
gezegensel kabuslarla karşılaşılırsa kendimize bunca stresin ardında ne tür bir
gelişme potansiyeli yatıyor diye sorabiliriz. Bunu akılda tutmamız çok önemlidir
ve ayrıca bunu karşımızdakine anlatmalıyız. Diğer yandan, unutmamalıyızki
çıkarılacak anlam her ne kadar derin ve pozitif olursa olsun bu transit ve
progresyonları deneyimleyen kişi tekamül ihtimalini bile duymak istemiyor
olabilir. Bir çok insan için, özellikle, gerçeğe tamamen materyal veya
dışavurumcu bir tavırla yaklaşmaya alışmış insanlar için zor açılar içeren
transit ve progresyonların derin anlamı veya taşıdığı fırsatlar açıların etkisi
geçene kadar önem arz etmeyebilir. Kişiler bu açıların etkilerini deneyimlerken
farkında oldukları ve duymak istedikleri sadece kendi acıları ve iç
çatışmalarıdır.
2. Duygusal Şeyler
Transit ve progresyon açıları aynı zamanda duygusal
platformda bir anlam ve ifade içerir. Bu da psikolojiktir fakat daha çok
bireyin hem duygusal alanda hem de harekete geçen bilinçaltı kompleksleri
açısından verdiği tepkilerle ilgilidir.
Geçmiş ve şimdiki zaman çoğunlukla işin içine girer.
Duygusal tepkilerimiz oldukça komplikedir ve kendini tanıma konusunda ne kadar
başarılı olduğumuzla alakalıdır, ego ne kadar güçlü, harekete geçen duygular ne
kadar kontrol altına alınabilir veya anne babadan aldığımız duygusal yüklerimiz
neler gibi ruh halleri ile ilintilidir. Geçmiş deneyimler hemen hemen değişmez
bir biçimde herhangi önemli bir transit ve progresyon etkisi altında kalınca
tetiklenir , özellikle geçmişte bu tip bir etki olmuşsa, doğum haritamızın
belli bir yerinde oluşan gezegensel hareketlerle ilgili ne tür hatırlara ve
bağlantılara sahip olduğumuzu düşünmemiz gerekir. Aynı zamanda, pozitif ve
verimli anlam taşıyan bir deneyim bile doğası nedeniyle gerçekleşme sürecinde
acı çekmemize neden olabilir.
Bütün bu faktörler duygusal platformda yer alır, bundan
dolayı duygusal tepki ona ait olan teleolojiden oldukça farklı olabilir. Bir
transitin veya progres açının anlamı ile bireyin kendini nasıl hissettiği ve
davrandığı arasında kesinlikle bir ilişki yok gibi gözükebilir.
Müşteriyi bırakın, astroloğun bile bu yüzden kafası
karışabilir. Harika Jüpiter transitleri gördüm Jüpiter Güneş’le birleştiğinde
oturup umutla harika şeyler olacağını bekleyebiliriz. Teleolojik açıdan
gerçekten harika bir şey olarak düşünülebilir, ancak gerçekte yaşanan duygusal
bir kabus olabilir.
Eğer kişinin haritasında toprak elementi baskınsa, Boğa’da
çok gezegeni varsa ve güçlü bir Satürn’e sahipse düzen ve kalıcılığa büyük
ihtiyaç duyabilir ve kişi 23 yıllık evli 3 çocuklu, iki arabaya sahip, güvenli
bir işi olan, büyük evinin banka kredilerini ödemekte olan biri olabilir, bu
arada progres Venüs natal haritasındaki 5. evdeki Jüpitere denk gelebilir,
bundan çıkarılacak sonuç duygusal ve materyal açıdan harika olur. Biz
astrologlar bunun kişinin kalbinin sesini dinlemesi açısından harika bir fırsat
olduğunu biliriz ve bu tür bir progresyon
kişinin tam ihtiyacı olan şey olabilir, fakat diğer yandan durumu
karısına nasıl izah edecektir? Mahkeme masraflarını karşılayabilecekmidir?
Kişinin hayatını nasıl yaşıyor olduğu ve doğum haritasındaki
yıldızları ile nasıl bir bağlantıda olduğu
çok önemlidir. Herhangi birimizin kendimizle ilgili gerçeklerle yüzde
yüz bağlantı içinde olduğumuzu iddia etmemiz imkansızdır. Bilinçsizce aldığımız
kararlar ne derecede hayatımızı etkilemektedir sorusu akla gelir. Eğer bir
birey erken yaşta güvende olmak ya da sosyal nedenlerden dolayı evlilik
yapmışsa ve 5. ev Jüpiter etkileri acımasızca bastırılmışsa, bu eve gelecek bir
progres açı işleri fena halde karıştırp bol acıya neden olabilir. Kişi eşinden
başka birine aşık olabilir ve sonra sonuçlarına katlanmak zorunda kalabilir.
Bazende kişinin eşi böyle bir durumla yüzyüze kalabilir. Bazen kendimizin yada
müşterilerimizin haritalarında böyle durumlarla karşılaşıyoruz. Oturup çekici
prens ya da prensesinizin gelmesini
beklerken nataldeki Venüs üzerine uranüs transiti geliyor ve bir bakmışınız
partneriniz almış başını gitmiş. Neden biz psişemizin bir transit ve
progresyonun hayatımızda neler ifade edeceği konusunda bilinç altımızın güçlü
bir etkiye sahip olabileceği gerçeğini anlamakta zorlanıyoruz? Bazende
görünürde mutlu bir transit olsada , büyük br depresyon yaşıyor olabiliriz.
Şans getiren gezegenler işin içine girdiği bir çok durumda ben bunu gördüm.
Jüpiter natal haritada Güneşin yanına gelir, veya progres Güneş Venüs’le
birleşir ve astrolog bunu mutlu zamanların başlangıcı olarak yorumlar. Bunun
tam aksibir biçimde kişi bir kara deliğin içine düşebilir. Bizim mutlu bir
deneyim olduğunu düşündüğümüz durumlar bazen çatışmalara sebebiyet verebilir.
Örneğin anne babamızla kökleri derine uzanan duyguları, suçluluk duygularını
yansıtabilir. Belki de Jüpiter bizim kullanmadığımız potensiyelin farkına
varmamıza yardımcı olur, bu da başarısız olduğumuzu düşünmemize yol açabilir.
Eğer kendimizi betonlaşmış, katı kalıplar içerisine hapsetmişsek ve gelecek
fırsatlara giden köprüleri yıkıp atmışsak kendimize sormalıyız “ Hayatın anlamı
ne?”. İşte Jüpiter böyle depresyonlara neden olabilir. Çünkü şu andaki
durumumuz ve sahip olduğumuz potansiyeli kullanmak arasında büyük bir uçurum
varsa , bu acı gerçeğin birdren farkına varırız ve be bu boşluk bize hayatımızı
aslında nasıl heba ettiğimizi bize gösterir ve kendimizden utanırız.
Bu nedenle, bir tyransit ve progresyon açıya verdiğimiz
tepki , bize ifade ettiği anlamdan çokd aha farklı yansımalara sebeb olabilir.
Kederli bir duygusal durum içinde bulunan bir müşteriye belli bir transit ve
progresyonun teleolojisini anlatmakta zorlanabiliriz. Bir gezegen hareketinin
ne ifade ettiğine okadar kendimizi kaptırmışızdırki, kişinin ne hissettiğine
dikkat etmeyebiliriz. Kişi olanlardan, teleolojik bakımdan dönüştürücü bir
sonuç çıkacak olsada korku duyuyor olabilir. Müşterinize o anki durumun olumlu
sonuçlanacağını anlatabilirsiniz. Ancak birey bu durumu böyle algılamıyor
olabilir, eğer müşterinin o anki ruh
haline ayak uyduramıyorsak ve bu durumla ilgili derin anlamları
algılayabilmesine yardım edecek kişisel psikolojik sorunları keşfetmezsek
yapacağımız tüm açıklayıcı yorumlar anlamsız konuşmalar olmaktan öteye
gitmeyecektir. Bir bakış açısı diğeri olmadan bir bütün sayılamaz. İnsanların
zor transitler esnasında neler hissettiğini anlamak çok önemlidir. Bir çok
transit acı vericidir. Öyle olmadıklarını düşünmek, kişinin olumlu düşünmesini
istemek aptallık ve dar görüşlülük olur. Bir kişinin progres Venüs’ü natal
haritasındaki Kiron ile kare açı yapıyorsa, orada oturup kendi kendine “Berbat
durumdayım” diye düşünüyor olabilir. Biz de onun karşısına geçip saçmalama
kendini harika hissetmelisin pozitif ve heyecanlı olmalısın diye cevap
veremeyiz, çünkü bu bir iyileşme sürecidir. İyileşmeden bahsedebiliriz, ancak aynı
zamanda kişinin içinde hissettiği soyutlanmışlık duygusu, eksiklik hissi ve
başkalarından gördüğü eşit olmayam muameleye yönelik bir empati duygusu
hissetmeliyiz. Bu konuda kendini nasıl hissettiği ve nedenleri ile ilgili zeki
yorumlar yapmalıyız. Geçmişten,
özellikle eski Kiron’un başka transitlerle aktive olduğu zamanlardan bahsetmek
gereği duyabiliriz. Derin bir içsel değişle açığa çıkan duygular oldukça
rahatsızlık verici olabilir.
Bazı durumlarda, bu ifade aşamaları içinde en zor olanıdır,
çünkü karşımızdaki kişinin bilinç hali
ile uğraşmak zorunluluğu vardır. Yorumun anlamı ve yorumlanan durumun bireyin
hayatındaki gerçekleşme süreci arasında duygusal gerçeklik bir tutkal vazifesi görür. Bu alanda kişisel
seçimlerimizi özgürce yaşama hakkına sahibiz. Bir psikolojij mesele kendini
elle tutulur biçimde ifade etme aşamasına gelmişse, o zaman geleceği
planlayabiliriz fakat şu ana dokunmuş gerçekliği değiştiremeyiz. Bu Jung ve
Hillman’ın ruh adını verdiği temeli
oluşturur ve ruh halimiz ve maddenin arasındaki bağdır.
Natal Güneşe karşıt açı yapan Satürn, teleolojik açıdan
bakarsak, kişinin bireysel kimliğine
mükemmel katkılar yapar, ancak kişi oldukça depresif ve güvensiz olabilir.
Kendini başarısız olarak görür ve geçmişteki başarıları ona değersiz görünür.
Anne- babalık konuları yüzeye çıkar, özellikle babayla yada baba- kompleksi ile
ilgili konular. Bu transitlerden ortaya çıkan çözüm bekleyen konular kişinin
kendini kurban konumunda hissetmesine yol açabilir. Kişi kimliği hakkında
sorgulamalar yapabilir, hayat hakkındaki bir çok algımız ve davranış
kalıplarımız yeni sağlıklı bir dünya görüşü ile yer değiştirene dek üzerinde
düşünme gerektirebilir. İçimizdeki maskülen enerjilerle ilişkimiz veya
hayatımızdaki erkek ile ilgili düşüncelerimiz tamamen yeni bir değerlendirme
sürecinden geçebilir. İnsanlar Güneşe karşıt açı yapan Satürn dönemlerinde
kendilerini çok kötü hissedebilirler, ve astrologlarından neden kendilerini
böylesine mutsuz hissettikleri konusunda bir yardım isteyebilirler , mutsuzluklarının
farkedilmesini ve buna neden olan sebepleri anlamak isterler. Spiritüel eğilimi
daha fazla olan astrologların birazda olsa psikoterapi deneyimi olması bu
durumda işe yarayabilir.
3. Yorumun
Gerçekleşmesi
Transit ve progresyonların üçüncü aşaması yorumun gerçek
olma sürecidir. Bu çerçevede bir çok, ama hepsi değil, eski astrolojik yaklaşımlar işe yarar. Bu
aşamada çalışırken astroloğun konsantre olduğu konu belli bir transit ve progresyon açısı altında
dış dünyada neler olacağıdır. Bu
yaklaşım basit görünsede aslında oldukça karmaşıktır. Bir gezegensel hareketin elle tutulur bir
biçimde gerçekleşip gerçekleşmeyeceği , ve gerçekleşirse ne şekilde olacağı
gibi konularda içsel ve dışsal bir sürü mesele vardır. Bireyin bilinç altı
etkisi önemli bir faktördür ki ego farkındalığından arınmış ve hayli yüklü bir
bilinç altına sahipse dış dünyada ortaya çıkma ihtimali fazladır. Eğer karma
diye bir şey varsa bu da bir faktördür. Aileden bize geçen genetik ve
psikolojik unsurlarda buna dahildir. Çevrenin önemini de inkar edemeyiz,
özellikle kanıksanmış sosyal davranış biçimleri ve dünya görüşünü, çünkü birey
istesede istemesede kollektifin bir parçasıdır.
Aynı zamanda her yaşamın bir kaderi vardır. Bu kaderi
ruhumuz ya da benliğimiz bir ömür süresince gerçekleştirmeye niyetlidir. Yunan
felsefi düşüncesinde bireyi etkileyen iki tür kadersel temadan bahsedilir;
erinyes yada daimon. Erinyes atalarımızdan bize miras kalanlardır, diğeride
kabaca ifade edersek ruhun yolculuğu ve amacını temsil eder. Bir de kollektife
ait kaderden sözedebiliriz. Uluslar ve halkların atalarından onlara geçen
özellikler ve miras insanlığın evrimi açısından düşünülürse özel bir kadersel
amaca sahip olabilir. Bireyler olarak biz bazen kendi elimizde olmayan
hareketlerin akışına kapılabiliriz, çünkü hepimiz daha büyük bir gruba aitizdir
ve bu grubu etkileyen gezegensel hareketlerle uyum içindeyizdir. Bu nedenle bu
büyük grubun başına gelenleri paylaşırız ve ırksal, dini sosyal ve ulusal
geçmişimizle ilgili psikolojik bir yük taşırız.
Hepimizin bireysel inançları ve kanıksanmış düşünce
kalıpları olduğu aşikar. Bunlardan bahsediyorum çünkü bu tip konuların transit
ve progresyonların gerçekleşmesinde bir rolü var. Bahsettiğim tüm alanlar
içerisinde, gerçekten etkili olabileceğimiz bireysel alan bizde varolan bilinç
altı düşüncelerimizdir. Parçası olduğumuz Kollektifi etkileyecek bu düşünceleri
farketmek ve onlarla çalışma yeteneğimiz bu kollektifi dönüşüme uğratacaktır.
Bu hatta karmamızı bile etkileyebilir. Sonunda hepimiz kendi bahçelerimize dönüp
orada büyümekte olanlar üstünde düşünmeye zorlanırız, eğer neden ve ne tür
olaylar başımıza gelecek bunu anlamak istiyorsak böyle yapmalıyız.
Bir olay ne zaman
oluşur?
Transit ve progresyonların öngörülmesi ve gerçekleşmesi konuları arasında bir başka
önemli konu daha var. Ne olacağını düşündüğümüz anda, bir olayı neyin
oluşturduğu ile ilgili tartışmalı alana gireriz ki bu oldukça gizemli bir
bölgedir. Bu konunun ne kadar karmaşık olduğu ile ilgili size bir örnek
verebilirim.
Geçenlerde, bir kaç yıl evvel beni görmeye gelmiş olan bir müşteri ile ikinci görüşmemi yapıyordum.
Geçen yıllar boyunca ondan hiç haber almamıştım. Transit yapan Pluto 4.
evindeki 5 derece Yay da yer alan Kironuna yaklaşıyordu. Bu durum , bir kaç yıl
evvel babasını kaybetmesiyle kendini belli etmiş. Müşterim bana babası
öldüğünde bunun kendisi için hiçbirşey ifade etmediğini söyledi. Onunla yakın
bir ilişkisi olmadığı belliydi ve onun için bu önemli bir olay değildi. Bana
babası için pek bir şey hissetmediğini ve ölüm haberinin onu etkilemediğini
söyledi. Çünkü babası hiç onun yanında olmamıştı, bana böyle ifade etti. İlk
görüşmemizde onunla babası arasındaki ilişkiyi tartışmıştık ve o zamandan bu
yana babası ile ilgili algılaması değişmemişti. Ben aslında Kiron’un bulunduğu
yerde kişinin hiç bir şey hissetmeyeceğini söyleme eğiliminde değilimdir. Fakat
müşterim bu konuda oldukça ikna olmuştu ve babasıyla ilgili konuşma burada sona
ermişti. İkinci bir görüşme için bana gelme sebebi hasta kayınbiraderi
konusunda oldukça rahatsız olmasıydı . Kendisinde ufak kötü huylu tümörler
çıkmıştı, doktorların bunları ameliyatla almasına rağmen yenileri çıkıyordu ve
müşterim onun öleceğinden korkuyordu. Anlayamadığı şuydu, kayınbiraderi ile
yakın olmasada, onun öleceği fikri onu kontrol edilemez biçimde korkutuyordu.
Başkasının ölümü, hatta kocasınınki bile ( benimle görüşmesinden sonra evlenmiş
olduğu) onda böylesine beklenmedik bir tepkiye neden olmamıştı. Nedense
kayınbiraderinin hayatında oynadığı rol onun düşündüğünden oldukça fazlaydı. Onu
çok az görüyordu. Arkadaşça bir ilişkileri vardı fakat onunla evli olan kız
kardeşi ile hiç yakın değildiler, ne de bu adamla ilgili erotik fantezileri
falan vardı. Ve şimdi bu adamın ölme ihtimali onu niye böylesine harap ediyor
anlayamıyordu. Durumunu mantıksız bir obsesyon olarak niteliyordu ki hakikaten
böyle gibi görünüyordu. Şunu da hetırlatmalıyımki, Kironla birleşen Pluto
transitiyle beraber, Neptün’de natal Güneşinin üzerinden geçiyordu. Yavaş yavaş anlaşıldıki bu korkunun arkasında
yatan sebep aslında onun babasının ölümüydü. Bu çok garip gelebilir çünkü
babası çoktan ölmüştü fakat içsel bir yerde hala babası hayattaydı. Bu ölüme
dair hiç acı çekmemişti, duygusal bir kopma yaşamamıştı, ve ölüm yaşandığı
sırada bir kayıp duygusu hissetmemişti. Buna rağmen 4. evdeki Kironun varlığı
Güneş ve Jüpiter üçgeniyle birarada olması, bana babası ile ilgili tam teşhis
edemediği duygular olduğunu düşündürmüştü. Bu duygular hem oldukça pozitif hem
de oldukça acı doluydu ve tamamıyla bastırılmıştı. Bu hanım zaten tüm duygularını bastırıyordu.
Çok zeki biri olmasına rağmen, içinde garip bir boşluk vardı sanki evde kimse
yokmuş gibi. Babasının gerçek ölümü transit yapan Plutonun nataldeki Kirona
denk düşmesiyle aynı zamana denk geldi ki bu babasının ölümünden 4-5 yıl
sonraydı. Müşterimin kayınbiraderi, onun için baba rolündeydi. Kayınbiraderin
Satürnü 22 derece Yengeçteydi ve onun natal haritasında 22 derece Oğlakta yer
alan Güneşinin tam karşısındaydı. Adam
müşterimi oldukça az görmesine rağmen açık bir biçimde kendini ondan sorumlu
hissediyordu ve müşterimde onun Satürnyen niteliklerine bir kız evlat gibi hitap ediyordu . Müşterim bu durumu olduğu
gibi kabul etmişti ve onunla kendini
güvende hissediyordu. Arka planda hep o vardı. Oldukça dengeli biriydi. Ne zaman
başı duygusal veya maddi olarak sıkışsa ona gidebileceğini biliyordu. Hiçbir
zaman bunu yapmadı ama isterse onun yardımına başvurabileceğini biliyordu.
Belli ki kayınbiraderini çocukça bir
hisle, acı dolu ve karmaşık bir ilişkiye sahip olduğu gerçek babası yerine
koymuştu ve bu durumu bütün yetişkinlik yılları boyunca inkar etmişti.
Eğer transit Plutonun 4. evdeki Kiron üzerinden geçme
durumunu yorumlamaya çalışırsak şöyle diyebilirdik.” Evini değiştirecek ya da
göç edecek veya belki boşanacak” ya da eğer biraz cesursak “ velilerden birinin
ölümü gözüküyor ve buda acı dolu ve akıl karıştırıcı duygulara neden olacak”
gibi bir şey söyleyebilirdik. Babasının ölümü elbette bu transit açısının
yorumu olmalı özellikle transit Neptünün Güneşle birleşmeye gitmesini göz
önünde bulundurursak . fakat baba zaten ölmüşse bir daha nasıl ölebilir?
Müşterim için , aslında babasının ölümü şimdi
gerçekleşiyordu. Bu onun gerçekliği idi benim ya da sizin gerçeğiniz bu olmayabilirdi. Bu ölümün kanlı canlı babanın tabuta girmesiyle
hiç alakası yoktu. O anda müşterim ilk defa gerçek baba öldüğü zaman duyması
gereken gerçek acı, panik ve yas tutma zamanını yaşıyordu. Kayınbiraderine bu
hislerini odaklayarak aslında olmaması gereken birine bilnçsizce bunları
hissediyordu. Kayınbiraderin ölüp ölmeyeceği bu transitle ortaya çıkmadı Bir
anlamda bunun ortaya çıkması o anda uygun değildi. Ölüm ihtimali bunca güçlü
reaksiyonu ortaya çıkarmıştı. Diyebilirizki onun ölüm ihtimali bilinç altında
olgunlaşan baba-kompleksi ile aynı zamana rast gelmişti.
Bu tip iç ve dış
olayların yer değiştirmesi bizim gerçeklikle ilgili nosyonlarımızı alt üst
eder. Bir olay, transit ve progresyondan
yansıyandan çok farklı bir anlama sahip
olabilir çünkü olayın olduğu zaman bir insanın başına gelen olayların doğru
bir yansıma gerçekleştirmesi için geçmesi gereken süreyle aynı
olmayabilir. Hayatımızda gerçekleşen olaylarla ilgili bizim duygusal
farkındalığımız bir olayı gerçek kılan unsurdur. Üzerimizde etki yaratan şeyleri hatırlarız,
ve bu etkinin gerçekten farkına
varılması olayın fiziksel olarak yaşanması ile eş zamanlı olmayabilir.
Size verdiğim kısa örnek sık karşılaşılan bir durumdur. Olayların olma zamanı
ile fiziksel olarak algılanması genelde aynı zamana rast gelmez. Haritanızda bu
yüzden görmeyi beklediğiniz olayları yansıtan transit ve progresyonları
göremeyebilirsiniz.
Diğer bir örnek vermek amacaıyla , hadi bir ilişkinin
bitişini düşünelim? Bu ne zaman olur?
İki kişi fiziksel olarak ne zaman ayrılırlar?
Bu açıkça herzaman böyle olmayabilir, ölümden kaynaklanan ayrılıklarda
bile. Bir çok insan için fiziksel olarak ayrıldıktan sonra aradan yıllar geçmiş bile olsa ,
aslında ilişki hala canlı ve güçlüdür. Çiftlerden biri hala kızgın ya da acı
çekiyor olabilir, diğer eşten ayrılmasının üzerinden çok uzun zaman geçmiş olsa
bile kaybın acısını atlatamamıştır. Eğer kaybedilen kişi bir çocuksa odası bir
müze gibi hiçbirşeyin yeri değiştirilmeden tutulmaktadır, sanki çocuğun geri
gelmesi beklenmektedir ve bu nedenle kaybın üzüntüsünü atlatmak mümkün
olmuyordur. Bazen boşanmış çiftlerde de
durum buna benzer gelişir, eski eşin fotografı, şömine üzerindeki raftan
indirilmez, yeni sevgili eski kocanın en sevdiği sandalyeye oturtulmaz
Çoğunlukla insanlar bu konunun farkında bile değildir. Uzun
yıllar sonra eski eş yeniden evlenince buna şiddetli tepki verirler. Sanki eski
eş kalbin bir yerinde buzdan kompartmana yerleştirilmiştir ve yeniden evlenince
içimizde cehennemi andıran fırtınalar kopar. O kişi fiziksel olarak
hayatımızdan gitmiş olsa bile, yeniden evlenene kadar onu gerçekten
kaybettiğimizin farkına varamayız ve ayrılık esnasında yaşamış olmamız gereken
tüm acı ve kederi haberi aldıktan sonra yaşamaya başlarız. Bunu haritadaki progres Venüs Pluto ile birleştiği,
Venüs üzerinden geçen transit Satürn ya da
transit yapan Uranüs 7. evdeki Ay ile karşıt açı yaptığı zaman görürüz.
İlişki bittiği zaman , genelde çok az kişi için gerçek anlamda biter. Bazen de
ilişkiler aslında fiziksel olarak bittiği zamanın çok öncesinde bitmiştir. Çift
uzun yılları beraber geçirmiştir ancak gerçekte ilişkinin ömrü 20 -30 yıl önce
dolmuştur. Bu duruma uyan transit ve progres açılar haritada görülür, fiziksel
olarak bir gösterge yoktur. Haritadaki gezegen hareketleri bir şeylerin bitmek
üzere ya da bitmiş olduğunu bize anlatmaktadır. Fakat gözle görülür bir bitiş
yoktur. Bitişler , başlangıçlar gibi, oldukça kişiseldir. İnsanlar farklı
farklı süreçlerde bunu içlerine sindirirler. Bazı olaylar bazı kişiler için
birşey ifade etmezken bazıları için çok şey ifade edebilir. Ölümde birçok kişi
için farklı şeyler ifade eder, bazısı öfke ve korku hisseder, bazısı ölümcül hastalığını son ana kadar
inkar etmeyi tercih eder, bazısı huzur dolu bir biçimde ölümü kabul eder,
gerçekten ölüm anına kadar ölümün sadece bir geçiş ritüeli gibi görür.
Bir olayın algılanma
süreci , zamanlaması, önemi, ona verdiğimiz anlam eş zamanlı gerçekleşen
transit ve progres açılarla ifade edilmektedir. Bu açıların etkileri zaten
ruhumuzda iç dünyamızda kendini belli eder.
Bireyin dış dünyasında gerçekleşen bir olay onun için birşey ifade
etmeyebilir. Kişinin haritasında güçlü açılar varsa bu o kişinin hayatını
derinden etkileyebilir hatta alt üst edebilir. Ancak diğer yandan bu tür
olaylar haritada ona denk gelecek kadar güçlü transit ve progresyonlarla eş
zamanlı değilse , bireyin günlük yaşamına aynı derecede etki yaratacak bir
biçimde yansımayacaktır. Kişinin içinde yaşadığı duygular, dışarda gerçekleşen
olaya bakış açısını değiştirir. Bu olaya ne anlam vereceği ve nasıl
algılayacağı aslında ona denk gelen transit ve progresyon ile ilintilidir.
Biliyorum bu kavramı anlamak okadar kolay değil çünkü bizim alıştığımız yorum
şekilleri dışarda olan olayları objektif olarak yorumlar. Fiziksel tezahüre
önyargısız yaklaşabiliriz ( ki buda sorgulamaya açıktır) ama onu nasıl
algıladığımız konusunda böyle davranmayabiliriz. Dışımızda olan olayları nasıl
değerlendirdiğimiz konusunda düşünürsek bizi hayrete düşürecek sonuçlara
varabiliriz. Ve natal haritamızda yer alan transit ve progresyonlar bizim
algılarımızı nasıl yorumlayabileceğimizi tanımlar. Transit Satürn Ay’ın üzerine
gelince , Neptün transitinden farklı olarak , olaylara bakış açımızın nasıl
olacağı bellidir ki bu durumda daha gerçekçi, negatif oluruz. Transit Uranüs
Merkür’ün üzerindeyse gerçeği Kiron
Merkür üzerinde olduğundan çok daha farklı algılarız. Ya da Jüpiter Venüs’ün
üzerindeyken insanları, Pluto Venüs’le
bu tip bir açı içindeyken olduğundan daha farklı algılarız. Acaba insanlar mı
böylesine değişti yoksa biz mi? Eğer gerçekten insanlar değiştiyse , değişen
insanlar bizim değişmiş algılarımız ve davranış kalıplarımız sayesinde mi bize
çekildiler?
Eğer bir ayrılık Venüs –Uranüs üçgeni esnasında gerçekleşmişse, bunun etkilerini Pluto Venüs’e karşıt açı yaptığı zamanlardakinden
çok daha farklı bir biçimde hissederiz. Başkalarının gözünde , olay aynı
gözükebilir ancak sizin için böyle olmayabilir. Joe Bloggs karısını terketti ve
18 yaşındaki sekreteri ile kaçtı. Joe’nun karısı bu durumu eğer o sırada
Venüs-Uranüs üçgeni varsa daha farklı hissedecek ve rahat bir nefes alacaktır
ondan kurtulduğuna sevinecektir. Eğer Pluto Venüs karşıtlığı varsa tam tersine
bu ihanetin acısını derinden hissedecektir. Eğer progres Venüs Neptün’e karşıt
açı yapsaydı kendini kurban etmiş gibi görecekti. Eğer transit Satürn Venüs’le
kare yapsaydı aklında maddi olanakları ve ayakları üzerinde nasıl duracağı ile
ilgili soru işaretleri olacaktı ve aynı anda içini kemiren bir aşağılık
kompleksi duyacaktı.
Olayların subjektif açıdan düşünüldüğünde önemini hiç
birzaman küçümsememeliyiz. Bir olay bizde ne türden hisler yaratıyorsa, nasıl
algılanıyor ve anlaşılıyorsa, ve gerçeklik olarak ne zaman bilincimizde yer
alıyorsa, bunun astrolojik olarak haritamızda ne tür bir izdüşümü olduğuna
bakmamız gerekir, çünkü olaylar her kişi tarafından farklı algılanır ve bu
algının yansıması haritamızdaki transit ve progresyonlarla örtüşmektedir.
Aslında bir olayın ortaya çıkmasında hangi öğelerin etken olduğu konusu
karmaşık bir durumdur. Bunun aşamaları ve zamanlaması çeşitlidir. Belli bir
gezegen hareketinin hayatımıza yansıması fiziksel olarak ortaya çıkma süreci
ile eşzamanlı olmayabilir.
Bu açıdan bakıldığında ağır hareket den gezegenler ile durum
daha da karmaşık hale gelir. Bu gezegenler, doğum haritamıza yaptıkları
açılarla 2-3 sene boyunca etki ederler.
Örneğin Pluto çok daha uzun zaman , ileri, geri giderek, durarak bizi
etkilemeye devam eder. Dış gezegenlerin transitleri esnasında görünüşte
birbiriyle alakalı gibi durmayan olaylar ard arda gerçekleşir ve bu olaylara
karşı tepkimiz ve algılayış biçimimiz o gezegenlerle ait olan özelliklerle belirlenir. Böylece bir dönem
boyunca ortaya çıkan durumlar aynı temalara sahip olur.
Eğer aynı olaylar başka bir zamanda gerçekleşse, aynı
biçimde tecrübe edilmeyecektir. Herhangi bir olay veya durum gibi
algılanacaktır. Mesela şöyle demeyiz “ 2 yıl önce babamın ölümüyle, geçen sene
patronumla yaptığım kavga, bu ay bulduğum yeni aşk birbiriyle ilişkili olaylar,
hepsi aynı temanın bir parçası” Bu transit ve progresyon açılarının yansımalarının
birer tekrarıdır, olayların kendisi tekrar etmemektedir. Temelde, bizler
hayatımızın belli dönemlerini daha çok hatırlama eğilimindeyiz, tek tek
olayları hatırlamaktansa, bir döneme ait belirgin temayı anımsarız. Ve bu
temalara karşı verdiğimiz tepkiler, tamamıyla subjektiftir ve o dönemdeki
transit ve progres açıların karakteriyle birebir ilintilidir. Bir olayı
tanımlamaya çalışırken oldukça dikkatli olmalıyız, çünkü ne kadar yakından
incelersek, okadar subjektif olduğunu görürüz. Bir kişinin ölümü ile ilgili
açılara bakmak buna verebileceğim en iyi örneklerden biridir. Bunu derken ifade
etmek istediğim şu ; yalnızca ölen kişinin haritasındaki açılar değil, aynı
zamanda bu kişiye yakın olan kişilerin de haritalarındaki, tam ozamanda
belirgin olan açılar da önemlidir. Hepimiz ölümün çok belirgin bir olay
olduğunu düşünürüz, çünkü belli bir anda gerçekleşir, fakat hiç bir astrolog ölümü gösteren bir
signifikatör bulamamıştır. Her haritada bu farklı görülmektedir. Ölümün
gerçekleşmesi anından çok önce bazı açılar oluşmaya başlarlar, fiziksel ölümün gerçekleşmesinden çok süre
önce aslında içsel bir seviyede ölüm
gerçekleşmeye başlar ve bireydeki bir bırakmanın vazgeçmenin yansımasıdır.
Öyleyse transit ve progresyonları yorumlarken , bunların
yansıma ve tezahürlerinin anlamını çıkarmaya çalışırken her 3 aşamayı da aklımızda tutmalıyız,
duygusal ve teleolojik seviyeler dahil olmak üzere bu seviyelerin gerçekleşen
olaylar üzerinde direkt bir etkisi vardır. Her aşama önemlidir ve yorum
aşamasında bize yardımcı olacak tekniklerdir. Tüm resim ortaya çıktıktan sonra
ancak karşımızdakine şöyle şöyle olacak diye bir yorum yapabiliriz yoksa bu tür
sağlam bir veri bütünü olmadan karşımızdakine kör atışlar yapmamalıyız. Arada
bir tam hedefi vurabiliriz ama kazara birinin gözünü de çıkarabiliriz.
Liz Green’in “ The Horoscope in Manifestation” ( CPA
Press,London 1997) adlı kitabından alıntıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder