Translate

18.08.2017

BURÇLARIN OLUŞUMU VE AY İLE GÜNEŞ İLİŞKİSİ

BURÇLARIN OLUŞUMU VE AY İLE GÜNEŞ İLİŞKİSİ
 
                                                                 Bilinmelidir ki,
Alemde idrak edilen bütün suretler, esmai hakikatlerin ve ilahi ve kevni mertebelerin suretleri; ayrıca bunların lazımı olan nispetler, sıfatlar, ve de haller vb. gibi bunların arazlarının suretleridir.

Bütün felekler ve onlardaki yıldızlar, isimlerin suretleri ve mertebeleridir.Buna göre felekler mertebelere, yıldızlar ise isimlere aittir.

Melekler, isimlerin hükümlerinin suretleridir.
Unsurlar , AMA’ ya mahsus isimlerin suretleridir.
Güneş, El- Muhyi ve benzer isimler ile, isimlerin mazharlarına imdat etmesi  açısından Uluhiyetin mazharıdır. 

Hakiki sureti yönden Ay ise, varlığı açısından değil, imkanı açısından alemin hakikatini sureti ve onun benzeridir; Güneş’ten aldığı nur ile aydınlanması halindeki hakikati itibariyle de Ay, Hak’tan taşan ve kendisine bitişen varlık ile zuhur etmesi itibariyle alemin mazharıdır. Hak, bu taşan varlığı, mutlak varlığının sırrına delil yapmış, bunun yanı sıra “uluhiyet” hükmüyle mümkünlerin a’yanına arız olması açısından da varlığı için bir itibar kılınmıştır.

 Ay, karanlık ve nuru, letafeti ve kesafeti, ziyadelik ve noksanlığı kabulü, hareketinin sürati ile şekillenmesi ve diğer yıldızların kuvvetlerini, hareketlerini ve özelliklerini ihata etmesi; bütün bunları kendi altında bulunan şeylere suretiyle ulaştırması gibi, farklı durumları birleştirir.

Ay, gece karanlığında Güneş’in halifesidir, kevni gece de de Hakk’ın halifesidir. Her birisi, herhangi bir vakit veya makamda, birinin diğerinden ayrılmasını gerektiren cihetten diğerine halife olur. Buna göre halife, herhangi bir zamanda kendisini halife atayanın halifesidir. Bu hilafet de , ya vekilin işine kinayet ile vekalet veya hz . Peygamber’in işaretinde yer aldığı üzere açıkça yapılır:” Rabbim! Sen seferde arkadaş, ailede halifesin.” “ Gece ile gündüzü birbiri ardınca(hilfeten) getiren O’ dur.” (Furkan, 62)

Ay’ın karanlık cismindeki gizli şeyler güneş ışığı ile aydınlandığı için, güneş ayın izhar edicisi olmuştur. Güneş ışığı olmasaydı bu karanlıktaki şeyler görünmezdi.

Güneş ışığı ile Ay’ın cismi arasında birleşme olmasaydı, güneş ışığı farklılaşma ve değişme ile nitelenemezdi; med-cezir, çürüme-büyüme yok olma bu ışığın lazımı olan tesirler gerçekleşmezdi. Bunlar, hüviyeti itibariyle Hak’tan güneş vasıtasıyla zahir olan şeylerdir. Bunun yanı sıra aynı anda iki zıddı birleştirmesi de mümkün olmazdı. Güneşin zıt şeyleri birleştirmesine örnek olarak, bir şeyi soğutmak ve bir şeyi ısıtmak ya da Ay’ın bir bölümünde suretinin gizli kalması, bir parçasına yansımasıyla da ışık ve aydınlanmanın ortaya çıkmasını verebiliriz.

Ay, Güneşi izhar etmiş ve zatında dürülmüş bütün özellik ve hükümlerini tafsil etmiştir; bu özellik ve hükümlerin taaddütleri ve zuhurları, istidatları farklı olan kabiliyetlere bağlıdır.

Unsurlar bir açıdan Tabiat’ın mazharlarıdırlar. Bunlar mutlak anlamda tabiatın değil, bilakis, hükmünün cisimlerde zuhur etmesi itibari ile Tabiat’ın mazharlarıdırlar.

Tabiatın hükmünün cisimlerde zuhuru bir açıdan Arş’ta ; başka bir açıdan da Levh-i mahfuz mertebesinin altında gerçekleşir. Burada , “suret” itibari ile unsurların altında dört mertebe bulunmaktadır: Maden mertebesi, sonra nebat, sonra hayvan sonra da insan mertebesi.

Aynı şekilde mana açısından da durum böyledir. Hakikatleri açısından bunların üzerinde ise levh-i mahfuz, Kalem-i Ala, Nefes-i Rahmani ve Zat Gaybı mertebesi.
 Zat Gayb’ının ismine (Er-Rahman) Nefes söz konusu her dört mertebe için dört kez nispet edilir.

Oluşan onaltı mertebe bir şeyin kendi kendisi ile çarpılmasından meydana gelmişlerdir. Bunların dördü asli ilahi, dördü tabii, dördü de dört unsur ve beşeri mizaca mahsus olan dört karışımdan(ahlat-ı Erbaa) ibarettir; dört karışım beşeri mizaca aittir. Asli esmai hakikatler kendi mertebelerinin suretlerinde gizlenirler ve 16 ‘ dan geriye 12 kalmıştır. Bunlar da kuşatıcı Arş’ta taayyün etmiş ve neticede on iki burç meydana gelmiştir.

Bugün bu on iki burcu dört melek taşımaktadır. Zikredilen dört ilahi hakikat, bu burçlara nazar etmektedir ve onlara zuhur etmektedirler. Bu dört ilahi hakikat, eserlerini, onlara mahal olan kimselere burçlar vasıtası ile infaz etmektedirler.

Sadrettin Konevi 
 

Hiç yorum yok: