Astroloji'de yaptığımız hatalar
Astroloji'de yorum yapmak, o dili konuşmak kuşkusuz konuşanın
mahareti ve bilgi seviyesi ile doğru orantılıdır. Astrolojik harita bir
kod gibidir. Astrolog bu kodu okuyabilir ve değişik seviyelerde
yorumlayabilir. Bu seviyeler fiziksel, psikolojik ve ruhsal (esoterik
anlamda) olabilir. Günümüzde, Astroloji popüler hale gelirken, kendi
dilinde de deformasyonlar oluşmaya başladı. Nasıl Türkçe konuşurken kimi
zaman başka dilden kelimeler kullanıyorsak, astrolojide de önemli bir
kirlenme ve deformasyon yaşayabiliyoruz. Aslında bu durum dilin
zenginliklerini yeteri kadar ayırt edememekten kaynaklanıyor. Astrolog
yorum yaparken aslında hiçbir zaman özgür değildir, haritaya bağlı
durumdadır. Aksi takdirde, kendi kafasına göre, bir takım şeyleri
yanyana getirerek yapay cümleleler üretiyor ve bunları gerçek olanın
yerine koyarak ilerliyorsa, artık bu kişi astroloji yapmıyor daha çok
sanal, gerçekle örtüşmeyen yeni bir alan yaratıyor demektir. Astroloji uygulamalarında yaşadığımız en sık hatalardan birisi burçlarla evleri birbirine eş değer kabul etmek biçiminde oluyor. Bu durum özellikle Astroloji'nin temel kaynaklarını bilmeden, sadece son dönemde yazılmış kaynakları kendilerine ana referans alanlarda görülüyor. Onlara göre 12 burç ve 12 ev var ve burcun ifadesi doğrudan evle ilgili konuları da belirlemekte. Aynı kolaycı tutum benzer biçimde modern gezegenlerin burçlara yönetici kabul edilmesinde de yaşanıyor. Şimdi konuyu biraz daha açacağım. Örneğin yükselen burcu yani 1. evi alalım. Zodyak'taki sırada ilk burç Koç olduğu için ve Koç-Mars ilişkisi yüzünden Mars'ın da yükselen burçla bağlantılı olduğu gibi bir sonuca varabiliriz. Halbuki Kalde düzenine göre bakıldığında bu evin ilgili gezegeni Satürn'dür. Zira Satürn sınırların, kural ve tanımların gezegenidir. Yükselen burç bizim çizdiğimiz sınırları ve kendimizi nasıl tanımladığımızı anlatır. Satürn aynı zamanda kapıyı, geçiş noktasını da temsil eder ve yükselen burç haritanın hayata açılan ilk kapısıdır. Esoterik anlamıyla "Ruh" bu kapıdan geçerek bedenlenir ve maddi dünyaya (Satürn) ayak basar, gerçekleriyle karşılaşır. Bu evde kendini keyifli bir biçimde ifade eden gezegen ise Merkür'dür. Zira dil kafa içinde (baş yine anatomik olarak 1. evle ilgilidir) yer alır. Merkür bu evde kendini daha yetkin hisseder. Mars değil ! (Kuşkusuz 1. ev köşe bir ev olduğu için – angular – bu evde bulunan her gezegen önemli bir otorite kazanır ama bu doğrudan ilişki kurmak için yeterli değildir) Bir başka örnek için yedinci eve, alçalan burca bakalım. Eğer Zodyak'taki sıralamayı takip edersek, yedinci burç Terazi olduğu için bu evin de Venüs'le ilişkili olduğu söylenecektir. Bu evin ansiyen bilgilerdeki ilişkili gezegeni Ay'dır. İlişki çok belirgindir zira Ay Satürn ve Güneş ilkelerinin (astrolojik açıdan "baba" ilkesini açıklayan gezegenler) karşısında durmalıdır. Güneş bu evde batar ve yerini gece yani Ay alacaktır. Ay Güneş gökyüzündeki tek ortağı, partneridir. (Kral ve kraliçe gibi de düşünebiliriz) Karşılaştığımız hatalardan en trajik olanı ise daha önce size başka bir yazıda (Nerede o eski yöneticiler ? ) anlatmaya çalıştığım gibi Satürn ötesi gezegenlerin (Uranüs, Neptün ve Pluto) kıyasıya kullanılması ile ilgilidir. Günümüzde neredeyse herkes Uranüs, Pluto ya da Neptün gibi jenerasyon gezegenlerinin etkilerini kişisel yorumlarda kontrolsüz ve sanki bu enerjilere doğrudan sahiplermişçesine kullanmaktalar. Halbuki adı üstünde bu gezegenler "Jenerasyon" gezegenleridir. Etkileri bir kuşağı oluşturan sosyal, ekonomik, teknolojik ve ideolojik gelişmeleri anlatmaktadır. Eğer bu gezegenleri hepimiz kullanabilseydik hepimiz Bill Gates, Leonardo da Vinci ya da Einstein gibi çağlara damgasını vuran kişiler oluverirdik. Fakat insanoğlu çoğunlukla doyumsuz ve hep kendini yukarılara layık gören bir varlık olduğu için, biraz zoraki biraz fantezi, bilinçsiz bir biçimde bu gezegenlerin özelliklerini son derece "kişiselleştirmiş" durumdayız. Satürn'e kadar olan gezegenler ne güne duruyor ? Benzer biçimde, dikkat çeken bir deformasyon da burç yöneticileri ile ilgilidir. Jenerasyon gezegenlerini atfedilen aşırı kişiselleştirilmiş yaklaşım yüzünden Uranüs Kova, Neptün Balık ve Pluto ise Akrep burcu ile bire bir ilişkili olarak yazılmakta, yorumlar bu şekilde adeta zorla yırtılmaktadır. Halbuki Uranüs, Neptün ve Pluto tekrar tekrar vurgulamak ihtiyacındayım kişisel değillerdir, bu gezegenler çağları şekillendiren enerjilerdir. Bu yüzden hiçbir burçla tek başlarına doğrudan ilgili değillerdir. Yükselen burcu Akrep birisi için Mars kişisel anlamda açıklayıcıdır. Balık için bu Jüpiter, Kova için ise Satürn'dür. Geçtiğimiz günlerde hava koşulları ve son günlerde yaşanan kar ve soğukla ilgili e-gruba mesaj atan bir arkadaş "buzlanma" ile ilgili Uranüs'e bakamaz mıyız diye sormakta. Kuşkusuz buradaki mantık Kova burcundan kaynaklanmakta zira Kova burcunun başladığı günlerdeyiz. Eğer temel bilgileri biraz karıştırırsak Kova'nın ilgili gezegeninin Uranüs değil Satürn olduğunu görebiliriz. Satürn kuru ve SOĞUK niteliğe sahip bir gezegendir. Satürn soğutur, ağırlaştırır, katılaştırır. (Yaşam içinde enerji barındırır ve hepimizin doğal bir ısısı vardır. Öldüğümüzde soğuruz, Satürn bu yüzden sonlanmayı da gösterir ve yaşama karşı durur) Nitekim en son kar yağışlı hava Kova burcundaki yeniayla eşzamanlı gerçekleşti. Neredeyse öyle bir noktaya ulaşacağız ki Astroloji'yi kaybedeceğiz. Aslında tüm bu örnekler bize astroloji dilini kullanırken doğru gramer bir içinde olup olmadığımızı da gösteriyor. Bir diğer çarpıtmaların bolca yapıldığı nokta da gezegen-burç ve ev kombinasyonlarını bir arada yorumlamakla ilgili. Çoğu zaman astrolojiyi konuşmanın esas yolunun bu üçlüyü yorumlamaktan geçtiği düşünülse de, aslında göz önüne alınmayan pek çok diğer faktör aslında bu alanda ne kadar kendi başımıza buyruk hareket etmemize neden olabilir. Bu durum kendi kendimizi kafamızdaki astroloji vokabüleri ile sınırlamak ve adeta yapay bir dil yaratmaya benzer. Halbuki bir gezegeni değerlendirirken, temel ve tesadüfi asaletleri, yaptığı karşılıklı alışverişi, dispozitörünün durumu, dizpozitörü ile olan açısı ve aynı evde duran diğer gezegenlere başvurmak gerekir. Bunu bir örnekle açıklamaya çalışalım. Albert Einstein'ın haritasında Ay Yay burcunda 6. evde duruyor. Eğer sadece Ay-Yay ve 6. evi birleştirirseniz ve tüm haritayı görmeden böyle devam ederseniz Albert Einstein'ı bulmanız ancak rulette bahis oynamaya benzer. Burada uzun uzun psikolojik bir yoruma girmeyeceğim ama kaba anlamıyla bu kombinasyon örneğin SAYISIZ görünümü içinde örneğin bir astrolog tarafından kişinin kendi çalışma koşulları içinde (6.ev) duygusal açıdan (Ay) araştırmayı, özgür çalışmayı sevdiği ve bu alanda fikirler ve ideolojiler kurduğu biçiminde de yorumlanabilir. Ya da başka bir yorum kişinin sağlığı ile ilişkiye yoğunlaşabilir. Ama hangisi ? Hangisi Einstein'ınkisi ? Çünkü böyle düzinelerce yapacağınız kombinasyonlar bizi ancak sanal bir dünyaya götürür. Kendi başımıza kurup, kendi başımıza eğlendiğimiz bir dünya. Halbuki haritada Ay'ın dispözitörü Jüpiter'dir (Yay) ve Jüpiter Kova burcunda 9. evdedir. Başka bir anlatımla 6. evle (çalışma koşulları, örneğin bir laboratuar ya da ofis) 9. ev yani soyut düşünme, felsefeler yapma, inançlar kurma ve bilimsel düşünme (Kova) iç içedir. Bu yüzden özellikle Astroloji öğrencileri harita yorumlamanın sadece üç kombinasyonu kafalarına göre bir şekilde bir araya getirilmemesine dikkat etmeliler ve her zaman hayatını iyi bildikleri bir harita üzerinde çalışmalıdırlar. Bir başka örnekte Marilyn Monroe'nun Venüs'üne bakalım. Venüs Koç burcunda ve 9.evdedir. Eğer sadece bu üçünü bir araya getirirsek kişi ilişkilerinde, aşk hayatında canlı, sıcak ve kolay tüketen ve özellikle bu enerjisini yeni kişiler tanımak ve ufuklarını geliştirmek, örneğin entelektüel kişilerle bir arada olma yolunda kullanabilir diyebiliriz. Daha bir çok, neredeyse sonsuz alt tanımlarla bunu açıklamaya çalışabiliriz. Halbuki Venüs'ün dizpozitörüne bakarsak bu hikaye aniden değişecektir. Haritada Venüs'ün dispozitörü Mars (Koç) Balık'ta ve 8. evdedir. 8. ev tüketen, hayata karşı duran bir alandır, aynı zamanda haritada Mars Venüs'ün 12. evinde çalışmaktadır. (Balık Koç'un 12. evinde kalır) Şimdi Monroe'nun ilişkiler ve aşk hayatında nasıl yıprandığını, hatta öldüğünü (Balık: uyuşturuclar ve 8.ev) görebiliriz. Bu bağlamda anlatılabilecek pek çok konu daha var. Örneğin bir haritanın gündüz mü yoksa gece haritası olması da yorumu, ana göstergeleri değiştirir. Temel bilgileri ve Astroloji'nin gramerini eğer sadece günümüzde yazılan kitaplardan okursak bu tür trajik hatalara bol bol düşebiliriz. Burç yöneticilerinden, evlere kadar pek çok alanda bilgilerimizi gözden geçirmemiz ve körü körüne kafamıza göre bir yorum yapmamamız gerekiyor. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder