Translate

31.08.2017

PSİKOLOJİK ASTROLOJİ


  Teozofiye ilave olarak, ondokuzuncu yüzyılın sonunda gelişmekte olan psikoloji de aynı zamanda astroloji için yolu açmıştır. Psişik astroloji, insan zihninin "şuursuz" alanlarını kapsayan psikoanaliz çizgisinden hız alarak gelişmiştir.  Psikolog Carl Gustav Jung (1875-1961) geceleri gördüğümüz rüyaların zengin sembolik dünyasını çözmeye çalışmıştır. Bunu yaparken de, nesilden nesile aktarılan mitlerde ve peri hikayelerinde de ortaya çıkan görüntü ve sembollerle tekrar tekrar karşılaşmıştı. Bu onu, astrolojideki gök cisimlerinin tanrılarının aslında bizim zihnimizdeki görüntülerden oluştuğu fikrine götürdü.
  Gök cisimlerinin tanrıları aslında bağımsız varlıklar değildir, daha çok zihnimizde şuursuzca uyur halde bulunan imajlardır ve bunlar gökyüzünde zihnimizin bir aynası olarak yerlerini almaktadırlar. Dolayısıyla, aşk tanrıçası Venüs veya savaş tanrısı Mars hakkındaki hikayeler aslında insanların tekrar tekrar deneyimlemiş oldukları ve bir dönemde tanrılara atfettikleri hikayelerdir. Bunun sonucunda da, Jung'a göre, astroloji ortaya çıkmıştır. Bu da şimdi, yıldızların hareketlerinin gerçekte insan zihninin bir yansıması olduğu olarak yorumlanmaktadır.
  Carl Gustav Jung gazete horoskoplarına inanmıyordu, ama astrolojinin bizleri insan zihni ve genel olarak önemli tarihi gelişmelerin geleceği ile ilgili olarak bilgilendirebildiğine inanıyordu. Bazı astrologlar ve aynı zamanda da psikologlar da Jung'dan sonra bunu ele almışlardır, örneğin, tanınmış psikoanalist Fritz Riemann gibi. Bu psikologlar horoskopta, dolayısıyla da doğum anında gök cisimlerinin pozisyonlarında bir kişinin karakterinin ana yapısını keşfetmek için bir anahtar görmüşlerdir. Böylece, bir kişinin kişisel halleri ve zorlukları, aynı zamanda çevreden gelen onu rahatsız edici etkiler horoskop ile ortaya çıkarılabilir. Bu şekilde, astroloji uygulamalı psikolojik danışmanın bazı formlarında kendi yolunu bulmuş oldu. 
  Yukarıda tanımlanan psikolojik astroloji, bazı düşünce okullarının gördüğü gibi insan hayatını yıldızların emirlerine tabi olarak görmez. Psikolojik astroloji horoskopun sadece bir kişinin yeteneklerini ortaya çıkarmamıza yaradığını kabul eder; örneğin, bir kişinin daha çok sanatsal mı yoksa teknik yeteneklere mi sahip olduğu horoskop vasıtasıyla öğrenilebilir. Bu yeteneklerin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği veya nasıl gerçekleştiği psikolojik astroloji tarafından başka faktörlere atfedilmektedir, örneğin yetiştirilme ve diğer çevresel faktörler gibi. Bu yüzden horoskop daha çok danışma yönelimli bir uygulama için bir temel niteliğindedir.
  Burada, bilimin bakış açısından şu gerçeğe dikkat etmek gerekir; eğer psikolojik astroloji horoskopta sadece çok çeşitli şekillerde gelişebilen yetenekleri tanımlayabiliyorsa, ortaya şöyle bir problem çıkıyor; bir kişinin horoskopu ve gerçek sorunları birbirlerine denk düşmeyebilirler. Öyleyse bir kişinin horoskopu ile karakteri arasındaki uyum nasıl test edilebilir? Doğum anını kendine temel alan bir horoskop yorumu tam ve gerçekçi olarak yetişkin bir kişiyi nasıl değerlendirebilir?
  Bunun bilimsel kanıtını ortaya koymanın güçlüğü ortadadır. *Psikodiyagnoz çerçevesinde çalışan (*hastalığa tanım koyma) çoğu astrolog durumu böyle değerlendirmektedir. Astrolojinin  buna rağmen bir kişinin karakteri ile ilgili anlamlı bir bilgi sağlayabildiğinin bir kanıtı olarak Franz Riemann örneğin danışmanlık konusundaki kişisel deneyimin horoskopun doğruluğunu ortaya koyduğuna dair bakış açısını açıklamaktadır. Riemann'a göre horoskopta görünen karakterlerin üzeri örtülüyordu ve bu örtünün kalkması dış etkenler tarafından engellenmiş oluyordu. Bu durumda horoskop bir kez daha bloke edilen karakterin ortaya çıkarılması için yardımcı oluyordu.
  Psikolojik astroloji böylelikle danışan ve astrolog arasındaki doğrudan diyalog halinde gerçekleştirilen kişisel deneyime dayalı olmaktadır. Bu da şu anlama geliyor; bilimsel kanıt oluşturabilirliği bağlamında horoskop ile psikodiyagnozun birbirine tam olarak denkliği muhtemelen mümkün değildir. Diğer nedenlerin arasında, astroloji ayrıca bu nedenle de kabul görmeyen bir bilimdir.
  Psikoloji ise bunun tam tersine bilimsel olarak kabul gören bir disiplindir çünkü deneysel ve teorik yöntemlerle çalışır. Astrolojinin deneyle de desteklendiği gerçektir ama sonuçlarının bilimsel olarak test edilebilirliği konusunda zorlukları vardır ve sonuç olarak bilimsel kabul gördüğü nadirdir.
  Ancak, deneysel sonuçlar sayesinde tanınır olsaydı bile yine de mevcut kabul edilen bilimsel yöntemlerle çatışan teorik bazı sonuçlar ortaya çıkacaktı. Bu da şu anlama geliyor; eğer astroloji deneysel sonuçlarla birlikte kabul edilseydi sonuç olarak gök cisimleriyle, doğum anındaki gök cisimlerinin pozisyonlarından elde edilebilen kişinin uzmanlaşmış yetenekleri arasında bir bağlantı olması gerekecekti. Ama böyle bir açıklama mevcutta kabul edilen ve kozmosla insan varlığı arasındaki bağlantıya dair bütün bilimsel açıklamaları aşacak ve (geniş bir bakış açısıyla) dini açıklamaların arasına yerleştirilecektir.
  Bilimsel yanıyla ilgili olarak, psikolojik astroloji böylelikle kişisel deneyimle sınırlanmıştır. Teorik sonuçları bakımından ise, kozmosla insan arasında bir bağlantı olması bakımından, dinsel açıklamalardan kendini soyutlaması zordur.
  Bahsettiğimiz dini açıklamalar şu şekilde açığa çıkmaktadır; öncelikle psikolojik astroloji gök cisimleriyle bir kişinin karakteri arasında birbirine paralel bir ilişki tanımlamaktadır. Yani, bir kişinin doğum anında gökyüzündeki gezegenlerin pozisyonunun bu kişinin daha sonra özellikleri olarak ortaya çıkacak olan karakter imajlarını (kadim mitsel tanımlamalara denk gelen) ortaya koymakta olduğunu kaydetmektedir. Paralelliklerin keşfi, yukarıda da tanımlandığı gibi kişisel deneyime dayalı olmaktadır.
  Ancak bu açıklama; paralel bir ilişkinin basitçe ortaya çıkarıldığı anlamına gelmemektedir. Gök cisimleriyle insanlar arasında bu paralellikleri meydana getiren bir tür bağlantı olmalıdır. Ama son derece uzaklarda bulunan gezegenlerle aradaki bu bağlantı nasıl açıklanabilir? Plüton gezegeni öyle uzaktadır ki dünyadan teleskopla bile görülememektedir.
  Pek çok psikolojik astrolog bu sorunu hipotezler kurarak gidermeye çalışmaktadır. Psikolojik astrologların bunu yaparken bir kez daha kadim dini fikirlere geri dönmelerini görmek ilginçtir. Astrolog Thomas Ring (1892-1983) kadim gezegen tanrılarında ve onların açıklamalarında "ilkeleri" görmekte, bunlar doğal ve zihinsel işleyişi tanımlamaktadır. Bu ilkeler "canlıların gücü" veya "bütünselliğin" güçleri olmakta, bu güçler tüm kozmosta işler halde olmakta ve yaşayan her şeyi kuşatmaktadır. Bununla söylenmek istenen; sadece bizim ve doğanın canlılıkla dolu olduğumuzu değil, tüm kozmosun bütün göksel cisimlerle birlikte yaşayan bir organizma olduğudur. Gezegenler buna göre sadece bir cansız maddeler toplamı değil, daha çok insan psişesinde ve doğada da bulunan canlı güçlerle donanmış antitelerdir.
  Dolayısıyla gök cisimleriyle insanlar arasındaki bağlantı mevcut standartlara göre bilimsel olarak açıklanabilir türden değildirler. Göksel cisimlerle insanlar arasındaki birbirine paralel; yani eşzamanlı bağlantı ışık ya da çekim gücü gibi fiziksel etkilerle açıklanamaz türden olup daha çok bütün kozmosta işler halde bulunan ve bizlerin psişemiz aracılığı ile bağlantı kurabildiğimiz "canlı güçler" olarak tanımlanması daha doğru olur.
  İşte burada bir kez daha kadim astrolojiyle karşı karşıya geliyoruz. Kadim zamanlarda "dünya ruhu" içinde olma inancı çok yerleşmişti. Bu dünya ruhu, bütün kozmosu dolduruyor, her bir unsuru kuşatıyordu ve insan ile en uzakta meydana gelen kozmik olayların bağlantısını açıklayabiliyordu. Johannes Kepler ve Isaac Newton hala astrolojik ve majik olayları açıklayabilen "anima mundi"ye, dünya ruhuna inanıyorlardı.
  Böylece psikolojik astrolojinin aslında psikoloji uygulamalarından elde edilen deneyimlerle başladığını görmekteyiz, ancak bunlardan dinsel sonuçlar elde etmektedir. Psikolojik astroloji böyle ele alındığında ezoterik astrolojiye çok yakın olmaktadır. Dolayısıyla bu iki astroloji türü genelde modern astrolojide ayrılmadan yerlerini almaktadırlar. Ezoterik ve pek çok yeni dinsel hareketin omurgasında bu iki okul nadiren ayrılmaktadır. Pek çok astrolojiye meraklı kişi için bu bilimin arkasında hangi açıklamaların olduğu son derece önemsiz görünmektedir. Çoğunlukla ön planda olan psikolojik kavrayışlar ve kişisel bilgidir. Astroloji için açıklama sorusu pek çok ilgili kişiden gelse de bunlar genelde çok belirsiz ve genel olarak bunu spiritüaliteye veya doğal bilimlere bağlayan türde olmaktadır.
  Almanca konuşulan ülkelerde ve diğer birçok dünya ülkesinde, görevlerini temel olarak psikodiyagnostik alanda görmekte olan çok sayıda okul vardır. Bununla beraber, sayı belirterek bir sınıflandırma yapmak da mümkün değildir. Bazı okullar, örneğin Zürich'teki Astrodata gibi ezoterik konuları oldukça şuurlu bir şekilde açıklamaktadır, buna "karmik horoskop analizi" örnek olarak verilebilir. Diğerleri ise şifa veya ekonomik tahminler konularında uzmanlaşmışlardır. Bununla beraber, astrolojideki psikodiyagnostik ilgi alanları modern astrolojinin en büyük bölümünü oluşturmaktadır.


ASTROLOJİ GERÇEK MİDİR?

Astroloji Gerçek mi?
  Daha önceki bölümlerde de bahsedildiği gibi, din adamları bir dinin ya da bir dini düşüncenin doğru olup olmadığını araştırıyor değildirler. Bu konuda yalnızca bazı dinsel deneyimleri ve düşünceleri bildiren kişilerin olduğunu söyleyebiliriz. Astroloji açısından ise dinsel yönüne ilave olarak bilimsel bir yanının da olduğu öne sürüldüğü ve bilimsel yargılamalara konu olduğu bir gerçektir.
  İçinde bulunduğumuz çağda astrolojinin varolma hakkı sık sık sorgulanıyor çünkü doğru olmayan bir bakış açısıyla astroloji, astronomi biliminin batıl inançlara saplanarak yorumlanmış hali olarak değerlendiriliyor. Bu görüş hiçbir değerlendirmeye tabi tutulmadan astroloji için doğrudan kabul edilse, astrolojinin hiçbir güvenilir deneysel ve teorik kanıt sunamadığı sürece din adamlarının bakış açısına göre reddedilmesi meşru sayılabilirdi.
  Ama, astrolojinin dini düşüncelere ne kadar sıkı sıkıya bağlı olduğunu gördük ve bu yüzden astrolojiyi aynı zamanda dinsel açıdan da değerlendirmek gerekir. Astrolojinin bize öğrettiği "doğal-dinsel" bir kozmos imajı; göksel cisimlerle insanlar arasındaki gizemli bağlantının önemi, ölümden sonra hayat, araf, karma ve tekrardoğuş kavramlarında olduğu gibi, günümüzdeki bilimsel yöntemlerle çözülememektedir. Astroloji kozmosu canlı bir organizma gibi gördüğü için bu, doğal dinlerden bilip gözettiğimiz dinsel bir fikir olmaktadır.
  Ne var ki, astroloji deney vasıtasıyla kanıtlanabilir olduğunu iddia etmektedir. Bu konu ile ilgili, yalnızca astroloji lehine göstergeleri olan bilimsel kanıtları gözlemleyebildiğimiz gibi, kişisel deneyimleri de dikkate alabiliriz, zira bunlar bilimsellik konusunda birbirleriyle yarışmaktadırlar. Dinsel çalışmalarda da kesin bir hüküm verilmesi yakın gelecekte bu açıdan beklenemez.
  Dolayısıyla "astroloji gerçeğini" sorgulamamak daha iyi olacaktır. Bunun yerine, astrolojinin pratik uygulamalarına bakabilir ve buradan pratik bir yanıt arayabiliriz.
  Modern astrolojinin popüler ve daha ciddi bir pratik formunun kabaca kendinden ayrılarak branşlaşması mümkündür. Ama bu bölünmenin belirlenmesinin zor olduğu da bir gerçektir. Astroloji alanında sunulanların çoğu bu aradaki gri bölgede kalır ve ayırma konusunda gerçekten hakkını vermek adına ayrıntıları araştırmak zordur. Bununla beraber iki uç noktada bulunan farklılıklar oldukça iyi belirlenebilmektedir.
  Şu anda astrolojinin en yaygın formu kendini günlük gazetelerde ve birtakım ezoterik dergilerde ortaya koyan popüler astrolojidir. Sözkonusu astroloji türü genellikle somut deneyimlerle o kadar çelişmektedir ki bu konudaki her ciddi kurum bunları reddetmelidir. Burada her birey karakter tanımlamalarının ve tahminlerin gerçekten doğru olup olmadığını ya da neredeyse her zaman doğru çıkacak kadar genel ifadeler olup olmadıklarını kendisi kontrol edebilir. Şurası çok açık ki, popüler astroloji ister dinsel ister bilimsel olsun ciddi bir açıklama ya da araştırmayla nadiren ilgilenmektedir.
  Diğer yandan, ciddi bir uygulamalı astroloji vardır ki bu astroloji türü de kendini temel olarak "uygulamalı-teşhis koyucu" (pratik-diyagnostik) olarak algılamaktadır. Bu şekilde, bugün bu astroloji türü psikolojik danışma ve alternatif tıbbın bazı türlerinde kullanılmaktadır. Etkileri ile ilgili olarak sadece bu konuda çalışmakta olanlar tarafından hüküm verilebilir. Bu tür astrolojinin savunucuları sürekli olarak, horoskopun bir kişinin başına gelecekleri asla gerçekten öngöremeyeceğini, sadece gezegenlerin aldığı pozisyonlara göre bilgi verebileceklerini vurgulamaktadırlar. Diğer yandan, bu ciddi astroloji çok sayıda deneyime sahip olan ve sonuçları henüz daha bilimsel kabul edilmeyen deneysel çalışmaların üzerine temellenmektedir. Bu düşünce çizgisinin savunucuları aynı zamanda bunu da kabul ediyor ve böylelikle söz konusu astroloji türünün, anlamlı bir şekilde uygulanabilmesi için kişisel deneyim yoluyla yeterince teyid edildiği iddiasıyla pozisyonlarını sağlamlaştırıyorlar.
  Dolayısıyla bu ciddi astroloji türünün "bilim" ile "kişisel deneyim" arasında bir sentez oluşturmaya çalıştığı söylenebilir, ki bu da bazı kesin standartlara sahip olan bilim adamlarının astrolojiyi de bilim olarak kabul etmelerini zorlaştırmaktadır. Ne var ki, astrolojinin var olduğu ve uygulanmaya devam ettiği gerçeği de varlığını korumaktadır.
  Güney Amerika'daki, Asya'daki ve Afrika'daki bazı üniversitelerde (örneğin Kahire'deki gibi) ve aynı zamanda da Letonya'daki Riga Üniversitesi'nde, astroloji öğretilmektedir. Bunun nedeni aynı zamanda, sözkonusu üniversitelerde verilen ve Hıristiyanlık tarihini de içine alan dinler tarihindeki öneminden dolayıdır ve bu astroloji türü burada yeniden keşfedilmektedir. Genellikle eleştirilen pratik uygulamasından ayrı olarak, dinsel-tarihsel anlamı, dinsel çalışmalar kapsamında da ilgilenilmesi için yeterince büyüktür.  Bununla ilgili olarak, klasik filolog Franz Boll kendini astrolojinin tarihi önemi ile ilgili olarak şöyle ifade etmektedir:
  "Astroloji tarihi ile ilgili en önemli husus, insanların bağlantılarını başka hiçbir yerde olmadığı kadar net ve reddedilmez bir biçimde ortaya koymasıdır. Olasılıkla, astroloji tarihinde Doğu ve Batı, Hıristiyanlar, Müslümanlar ve Budistler birbirlerini zorlanmadan anlayabilmişlerdir."

MEDİKAL ASTROLOJİDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER


Medikal Operasyonlarda Dikkat Edilmesi Gereken Astrolojik Göstergeler
 İstatsistikler büyüyen Ay döneminde yani New Moon ile Full Moon arasında yapılan ameliyatların daha başarılı olduğunu, hastaların daha çabuk iyileştiklerini ve komplikasyonların daha az olduğunu göstermiştir.

Bunun için eğer mümkünse büyüyen Ay döneminde ameliyat olmalıdır. Bu dönemdeki ameliyatlar daha başarılıdır ve iyileşme daha çabuk olur.

Full Moon (dolunay) zamanında ameliyat olunmamalı. Çünkü bu zamanda kan akışkanlığı daha doğrusu, kan pıhtılaşma zamanı uzadığından kanama riski fazladır. Ameliyatlar için en riskli zaman yeni aydan üç gün önceki zamandır. Bu Balsamic dönemi olduğu için komplikasyonlara, ağır kanama ve acil müdahalelere yol açabilir.

Ay bütün engellyici görünümlerden uzak olmalıdır.

Eğer Ay doğum anındaki burçta ise kesinlikle ameliyat olunmamalı.

Ay, ameliyat olacak bölgeyi idare eden burçtan geçerken asla ameliyat olunmamalı. Ay'ın daha sonraki burca geçmesi için bir veya iki gün beklenmeli. Özellikle Ay Neptün, Uranüs, Satürn veya Mars ile birleşme, kare veya karşıt açı içinde olduğunda ameliyat sakıncalıdır. Bu kurala özellikle büyük operationlarda uyulmalıdır.

Ay ve Güneş; Satürn veya Mars'a kapanan kare veya karşıt açı yaparken ameliyat olunmamalı.

Ay büyürken ve Jüpiter veya Venüs ile üçgen veya altmışlık açı yapıyorsa ve Mars tarafından zararlı bir açısı yoksa ameliyat için uygun bir zamandır.

Ay sabit bir burçta ise ve bu burç ameliyat olunacak organı idare etmiyorsa ve Ay burcu ayrıca ASC üzerinde değilse ve özellikle Boğa burcunda ise veya Yengeç burcunda ise, ameliyat için uygun bir zamandır.

Ay Mars'a herhangi bir kapanan açı yaptığında ameliyat olunmamalı. Çünkü bu durum tehlikeli bir inflamationa veya cerrahi komplikasyonlara işaret eder.

Eğer Ay combust veya Güneş ışınları altında ise (Güneşin 17 derece önünde veya arkasında ise) ve aynı anda Mars ile oppositionda ise kesinlikle ameliyat olunmamalı.

Güneş ameliyat olunacak organı idare eden burçta ise ameliyattan kaçınılmalıdır.

Güneş 12 evde ise Satürn veya G.A.D. ile birleşiyorsa ve aynı anda 6.evdeki Mars tarafından zarar görüyorsa ameliyat tehlikelidir.

Mars saatinde ameliyat olmak zarar verir.

Merkür eğer zararlı bir positionda ise sinir ameliyatı olunmamalıdır.

Ameliyat için uygun göstergeler; Jüpiter, Venüs ve ASC yöneticisi, ASC veya MC de olmalı ve tercihan Mars'ın zararlı etkisi olmamalı.

Anestezi kompliasyonları için Neptün incelenmelidir. Jüpiterin Ay ile yaptığı sert aspectler kanama riskini artırır.

Kaynak: Encyclopaedia of Medical Astrology, by H.L. Cornell, M.D.

Bir ameliyatın zamanını tespit etmek için kurulacak seçim haritasında nelere dikkat etmelidir.

1. ev ve yöneticisi sorgucudur.

İkinci adımda vücüdun ameliyat edilecek bölgesinin belirleyicisini tespit etmek gerekir. Ameliyat edilecek bölgenin uterus olduğunu var saydığımızda, Uterus üremeyi sağlayan bir organdır ve genel bilgilere göre Akrep burcu ile igilidir ve belirleyicisi Marstır.

8. ev operation ile ilgilidir. 7. ev yöneticisi doktoru (bazı astrologlar cerrahı 8. evle belirlerler), ölümü ise 8. ev gösterir.

Merkür ameliyatta kullanılan enstrümanları gösterir.

Ameliyat sonrası iyileşme göstergesi 6.evle ilgilidir.

Bu evlerin yöneticileri, o evlerde bulunan planetler ve hangi planetlerle, nasıl açılar yaptıkları incelenir.

Mesela: Boğa 6.evde olsun, o zaman 6.ev Venüsle temsil edilecektir. Venüs'ün durumu iyileşme kapasitesini gösterecektir. Venüs'ün haritada nasıl konumlandığına ve nasıl açılar yaptığına bakılır. Kötücül planetlerle olan açılar, ameliyat sonrası iyileşmenin kötü ve komplikasyonlu, iyicillerle olan açılar iyileşmeninin iyi ve komplikasyonsuz olacağına işaret eder. Kötücül planetler Mars, Satürn, Uranüs, Neptün ve Plutodur. Her hangi bir gösterge bu malafik planetlerle açı yapıyorsa bu kötüdür.

İyicil planetler Güneş, Ay, Merkür, Venüs ve Jüpiterdir. Bu planetlerin birbirleriyle birleşmeleri (Güneş hariç) ve olumlu açıları pozitif olarak kabul edilir, ama kare ve karşıt gibi olumsuz açılarında, özelikle de bu planetler zarar gördüklerinde (Combust, malafik plantetlerden sert açı almaları halinde, R hareketleri olduğunda ve düşük evlerde yerleştiklerinde) dikkatli olmak gerekir.

Güneş ve Ay ameliyat olacak bölgeyle ilişkili burçta olmamalıdır (var saydığımız vakada Akrep)

Ay seçim astrolojisinde çok önemlidir. Ay burcu ve burcu terk edinceye kadar yapacağı açılar incelenir. Ay için en iyi burç Boğa ve Yengeçtir. En kötü burç ise Akreptir. Operationun başarılı geçmesi için Ay'ın void olmaması ve burcu terk edinceye kadar iyi açılar yapması gerekir.

Ay Mars ile aynı burçta olmamalı veya Mars'a sert ve 150 derecelik açıya doğru gitmemelidir.

1.evin yöneticisi, 8.ev yöneticisi ve cerrah (7.ev yöneticisi) ile kötü açı yapmamalıdır.

Arap noktalarından, ameliyat noktasının (ASC+Saturn-Mars) haritada iyi bir yerde olmasi ve iyi açılar yapması gerekir.

ASC, 8. ev yöneticileri,1.ve 8 evdeki bir planet, Güneş, Ay veya Mars evil bir yıldızla birleşme yapmamalıdır. Başlıca evil planetler: 7.41 derece Boğada Hamal (yaralanarak ölme), 26 derece Boğa da Caput Algol, 9.48 derece İkizlerde Aldeberan, 9 derece Akrebin lanetli bölgesindeki Serpentis, Antares 9.47 derece Yay burcunda olup ölümün habercisidirler, 29 derece Balıkta Sheat suda boğularak ölüm (pneumoni) v.s.

Haritanın köşeleri zararlı etkiler altında olmamalıdır. Satürn, Neptün, Uranus veya Pluto bir köşede yerleşmemelidir ve etrafında dolanmamalıdır.

Acil vakalarda her şey doktorun elindedir.

Ancak zamanımızda, amaliyat olacak hastaların ameliyata hazırlanmasındaki yenilikler ve dikkat ve işi şansa bırakmama, ameliyat tekniklerinin, ameliyatlarda kullanılan enstrümanların gelişmesi, anestezi de yeni ilaçların ve cihazaların devreye girmesi, çok etkili antibiotiklerin postoperatif enflamasyonların önlenmesindeki etkinlikleri ve yoğun bakım ünitelerinin, yaşam destek cihazlarının kullanımı, gerek ameliyat sırasında, gerekse ameliyat sonrası dönemde, komplikasyonları son derecede azaltmış ve iyileşme sürecini akıl almaz şekilde kısaltmıştır.

27.08.2017

ASTROLOJİDE YAPTIĞIMIZ HATALAR

Astroloji'de yaptığımız hatalar
Astroloji'de yorum yapmak, o dili konuşmak kuşkusuz konuşanın mahareti ve bilgi seviyesi ile doğru orantılıdır. Astrolojik harita bir kod gibidir. Astrolog bu kodu okuyabilir ve değişik seviyelerde yorumlayabilir. Bu seviyeler fiziksel, psikolojik ve ruhsal (esoterik anlamda) olabilir. Günümüzde, Astroloji popüler hale gelirken, kendi dilinde de deformasyonlar oluşmaya başladı. Nasıl Türkçe konuşurken kimi zaman başka dilden kelimeler kullanıyorsak, astrolojide de önemli bir kirlenme ve deformasyon yaşayabiliyoruz. Aslında bu durum dilin zenginliklerini yeteri kadar ayırt edememekten kaynaklanıyor. Astrolog yorum yaparken aslında hiçbir zaman özgür değildir, haritaya bağlı durumdadır. Aksi takdirde, kendi kafasına göre, bir takım şeyleri yanyana getirerek yapay cümleleler üretiyor ve bunları gerçek olanın yerine koyarak ilerliyorsa, artık bu kişi astroloji yapmıyor daha çok sanal, gerçekle örtüşmeyen yeni bir alan yaratıyor demektir.

Astroloji uygulamalarında yaşadığımız en sık hatalardan birisi burçlarla evleri birbirine eş değer kabul etmek biçiminde oluyor. Bu durum özellikle Astroloji'nin temel kaynaklarını bilmeden, sadece son dönemde yazılmış kaynakları kendilerine ana referans alanlarda görülüyor. Onlara göre 12 burç ve 12 ev var ve burcun ifadesi doğrudan evle ilgili konuları da belirlemekte. Aynı kolaycı tutum benzer biçimde modern gezegenlerin burçlara yönetici kabul edilmesinde de yaşanıyor. Şimdi konuyu biraz daha açacağım.

Örneğin yükselen burcu yani 1. evi alalım. Zodyak'taki sırada ilk burç Koç olduğu için ve Koç-Mars ilişkisi yüzünden Mars'ın da yükselen burçla bağlantılı olduğu gibi bir sonuca varabiliriz. Halbuki Kalde düzenine göre bakıldığında bu evin ilgili gezegeni Satürn'dür. Zira Satürn sınırların, kural ve tanımların gezegenidir. Yükselen burç bizim çizdiğimiz sınırları ve kendimizi nasıl tanımladığımızı anlatır. Satürn aynı zamanda kapıyı, geçiş noktasını da temsil eder ve yükselen burç haritanın hayata açılan ilk kapısıdır. Esoterik anlamıyla "Ruh" bu kapıdan geçerek bedenlenir ve maddi dünyaya (Satürn) ayak basar, gerçekleriyle karşılaşır. Bu evde kendini keyifli bir biçimde ifade eden gezegen ise Merkür'dür. Zira dil kafa içinde (baş yine anatomik olarak 1. evle ilgilidir) yer alır. Merkür bu evde kendini daha yetkin hisseder. Mars değil ! (Kuşkusuz 1. ev köşe bir ev olduğu için – angular – bu evde bulunan her gezegen önemli bir otorite kazanır ama bu doğrudan ilişki kurmak için yeterli değildir)
Bir başka örnek için yedinci eve, alçalan burca bakalım. Eğer Zodyak'taki sıralamayı takip edersek, yedinci burç Terazi olduğu için bu evin de Venüs'le ilişkili olduğu söylenecektir. Bu evin ansiyen bilgilerdeki ilişkili gezegeni Ay'dır. İlişki çok belirgindir zira Ay Satürn ve Güneş ilkelerinin (astrolojik açıdan "baba" ilkesini açıklayan gezegenler) karşısında durmalıdır. Güneş bu evde batar ve yerini gece yani Ay alacaktır. Ay Güneş gökyüzündeki tek ortağı, partneridir. (Kral ve kraliçe gibi de düşünebiliriz)
Karşılaştığımız hatalardan en trajik olanı ise daha önce size başka bir yazıda (Nerede o eski yöneticiler ? ) anlatmaya çalıştığım gibi Satürn ötesi gezegenlerin (Uranüs, Neptün ve Pluto) kıyasıya kullanılması ile ilgilidir. Günümüzde neredeyse herkes Uranüs, Pluto ya da Neptün gibi jenerasyon gezegenlerinin etkilerini kişisel yorumlarda kontrolsüz ve sanki bu enerjilere doğrudan sahiplermişçesine kullanmaktalar. Halbuki adı üstünde bu gezegenler "Jenerasyon" gezegenleridir. Etkileri bir kuşağı oluşturan sosyal, ekonomik, teknolojik ve ideolojik gelişmeleri anlatmaktadır. Eğer bu gezegenleri hepimiz kullanabilseydik hepimiz Bill Gates, Leonardo da Vinci ya da Einstein gibi çağlara damgasını vuran kişiler oluverirdik.

Fakat insanoğlu çoğunlukla doyumsuz ve hep kendini yukarılara layık gören bir varlık olduğu için, biraz zoraki biraz fantezi, bilinçsiz bir biçimde bu gezegenlerin özelliklerini son derece "kişiselleştirmiş" durumdayız. Satürn'e kadar olan gezegenler ne güne duruyor ?

Benzer biçimde, dikkat çeken bir deformasyon da burç yöneticileri ile ilgilidir. Jenerasyon gezegenlerini atfedilen aşırı kişiselleştirilmiş yaklaşım yüzünden Uranüs Kova, Neptün Balık ve Pluto ise Akrep burcu ile bire bir ilişkili olarak yazılmakta, yorumlar bu şekilde adeta zorla yırtılmaktadır. Halbuki Uranüs, Neptün ve Pluto tekrar tekrar vurgulamak ihtiyacındayım kişisel değillerdir, bu gezegenler çağları şekillendiren enerjilerdir. Bu yüzden hiçbir burçla tek başlarına doğrudan ilgili değillerdir. Yükselen burcu Akrep birisi için Mars kişisel anlamda açıklayıcıdır. Balık için bu Jüpiter, Kova için ise Satürn'dür.
Geçtiğimiz günlerde hava koşulları ve son günlerde yaşanan kar ve soğukla ilgili e-gruba mesaj atan bir arkadaş "buzlanma" ile ilgili Uranüs'e bakamaz mıyız diye sormakta. Kuşkusuz buradaki mantık Kova burcundan kaynaklanmakta zira Kova burcunun başladığı günlerdeyiz. Eğer temel bilgileri biraz karıştırırsak Kova'nın ilgili gezegeninin Uranüs değil Satürn olduğunu görebiliriz. Satürn kuru ve SOĞUK niteliğe sahip bir gezegendir. Satürn soğutur, ağırlaştırır, katılaştırır. (Yaşam içinde enerji barındırır ve hepimizin doğal bir ısısı vardır. Öldüğümüzde soğuruz, Satürn bu yüzden sonlanmayı da gösterir ve yaşama karşı durur) Nitekim en son kar yağışlı hava Kova burcundaki yeniayla eşzamanlı gerçekleşti. Neredeyse öyle bir noktaya ulaşacağız ki Astroloji'yi kaybedeceğiz.

Aslında tüm bu örnekler bize astroloji dilini kullanırken doğru gramer bir içinde olup olmadığımızı da gösteriyor. Bir diğer çarpıtmaların bolca yapıldığı nokta da gezegen-burç ve ev kombinasyonlarını bir arada yorumlamakla ilgili. Çoğu zaman astrolojiyi konuşmanın esas yolunun bu üçlüyü yorumlamaktan geçtiği düşünülse de, aslında göz önüne alınmayan pek çok diğer faktör aslında bu alanda ne kadar kendi başımıza buyruk hareket etmemize neden olabilir. Bu durum kendi kendimizi kafamızdaki astroloji vokabüleri ile sınırlamak ve adeta yapay bir dil yaratmaya benzer. Halbuki bir gezegeni değerlendirirken, temel ve tesadüfi asaletleri, yaptığı karşılıklı alışverişi, dispozitörünün durumu, dizpozitörü ile olan açısı ve aynı evde duran diğer gezegenlere başvurmak gerekir.

Bunu bir örnekle açıklamaya çalışalım. Albert Einstein'ın haritasında Ay Yay burcunda 6. evde duruyor. Eğer sadece Ay-Yay  ve 6. evi birleştirirseniz ve tüm haritayı görmeden böyle devam ederseniz Albert Einstein'ı bulmanız ancak rulette bahis oynamaya benzer. Burada uzun uzun psikolojik bir yoruma girmeyeceğim ama kaba anlamıyla bu kombinasyon örneğin SAYISIZ görünümü içinde örneğin bir astrolog tarafından kişinin kendi çalışma koşulları içinde (6.ev)  duygusal açıdan (Ay) araştırmayı, özgür çalışmayı sevdiği ve bu alanda fikirler ve ideolojiler kurduğu biçiminde de yorumlanabilir. Ya da başka bir yorum kişinin sağlığı ile ilişkiye yoğunlaşabilir. Ama hangisi ? Hangisi Einstein'ınkisi ? Çünkü böyle düzinelerce yapacağınız kombinasyonlar bizi ancak sanal bir dünyaya götürür. Kendi başımıza kurup, kendi başımıza eğlendiğimiz bir dünya.
Halbuki haritada Ay'ın dispözitörü Jüpiter'dir (Yay) ve Jüpiter Kova burcunda 9. evdedir. Başka bir anlatımla 6. evle (çalışma koşulları, örneğin bir laboratuar ya da ofis) 9. ev yani soyut düşünme, felsefeler yapma, inançlar kurma ve bilimsel düşünme (Kova) iç içedir. Bu yüzden özellikle Astroloji öğrencileri harita yorumlamanın sadece üç kombinasyonu kafalarına göre bir şekilde bir araya getirilmemesine dikkat etmeliler ve her zaman hayatını iyi bildikleri bir harita üzerinde çalışmalıdırlar.

Bir başka örnekte Marilyn Monroe'nun Venüs'üne bakalım. Venüs Koç burcunda ve 9.evdedir. Eğer sadece bu üçünü bir araya getirirsek kişi ilişkilerinde, aşk hayatında canlı, sıcak ve kolay tüketen ve özellikle bu enerjisini yeni kişiler tanımak ve ufuklarını geliştirmek, örneğin entelektüel kişilerle bir arada olma yolunda kullanabilir diyebiliriz. Daha bir çok, neredeyse sonsuz alt tanımlarla bunu açıklamaya çalışabiliriz. Halbuki Venüs'ün dizpozitörüne bakarsak bu hikaye aniden değişecektir. Haritada Venüs'ün dispozitörü Mars (Koç) Balık'ta ve 8. evdedir. 8. ev tüketen, hayata karşı duran bir alandır, aynı zamanda haritada Mars Venüs'ün 12. evinde çalışmaktadır. (Balık Koç'un 12. evinde kalır) Şimdi Monroe'nun ilişkiler ve aşk hayatında nasıl yıprandığını, hatta öldüğünü (Balık: uyuşturuclar ve  8.ev) görebiliriz.

Bu bağlamda anlatılabilecek pek çok konu daha var. Örneğin bir haritanın gündüz mü yoksa gece haritası olması da yorumu, ana göstergeleri değiştirir. Temel bilgileri ve Astroloji'nin gramerini eğer sadece günümüzde yazılan kitaplardan okursak bu tür trajik hatalara bol bol düşebiliriz. Burç yöneticilerinden, evlere kadar pek çok alanda bilgilerimizi gözden geçirmemiz ve körü körüne kafamıza göre bir yorum yapmamamız gerekiyor. 

ASTROLOJİ SÖZLÜĞÜ

Astroloji Sözlüğü

A

Açılar (Aspect): Bir yıldız haritasındaki Güneş, Ay ve gezegenler aralarında ve bazen de yükselen burçla açılar meydana getirirler. Bu açıların kimi olumlu kimi olumsuz sayılır. Açıları kuran gezegenler çok daha etkili duruma gelebilirler. Astrolojide açıların yorumlanmasına çok önem verilir.

Akrep (Scorpio): Zodyak'ın sekizinci burcudur. Bu burçta Güneş, 24 Ekim - 22 Kasım devresinde yer alır.

Alçalan Burç (Descendent): Doğum saat ve yerinde batı ufkunda kaybolmakta olan Zodyak burcu ve derecesi.

Altmış (Sextile): Aralarında altmış derece olan gezegenler ahenkli ilişkiler kurarlar. Bu uyumlu açıya 'Altmış' denilir.

Aslan (Leo): Zodyak'ın beşinci burcudur. Güneş, 24 Temmuz - 23 Ağustos devresinde bu burçta kalır.

Astrolog: Gök haritasını çıkaran ve ayrıntılarına göre bunu yorumlayan kimse.

Astroloji Türleri: Dünya siyaset ve ekonomisi, gelecek olaylar, sağlık gibi türlü konuda astrolojiden yararlanılabilir. 'Seçim' denilen bir tür sayesinde de evlenme veya bir proje için gelecekte uygun bir günü bulabilmek mümkündür.

Ateş (Fire): Zodyak'ın burçları belirli gruplara ayrılırlar. Ateş de böyle bir gruptur. Koç, Aslan ve Yay, ateş burçlarıdır. Buna Ateş Üçlüsü de denir.

Ayakucu (IC - Nadir): Düşey doğrultunun gökkubbeyi deldiği noktalardan ufkun altında olanı.

Ay'ın Güney düğümü (South Moon Node): Ay'ın ekinoks'u yukarıdan aşağıya veya güneye doğru kestiği noktaya Ayın Güney Noktası, Güney Düğümü veya Ejderhanın Kuyruğu adı verilir ve  simgesiyle gösterilir.

Ay'ın Kuzey düğümü (North Moon Node): Ay ilerlerken ekinoks'u yani Güneş'in izlediği varsayılan yolu yukarıya veya kuzeye doğru keser. Buna Ayın Kuzey Noktası, Kuzey Düğümü veya Ejderhanın Başı adı verilir Bu nokta  simgesiyle belirtilir.


B


Balık (Pisces): Zodyak'ın onikinci burcudur. Güneş, 19 Şubat - 20 Mart devresinde bu burçta kalır.

Başak (Virgo): Zodyak'ın altıncı burcudur. Güneş, 23 Ağustos - 23 Eylül devresinde bu burçta kalır.

Başucu (MC - Zenit): Doğum anı ve yerinde gökyüzünün tam başüstünde kalan yeri. Doğum haritasının en yüksek noktası. Buna 'Gökyüzü Ortası' da denilir.

Batı Evleri (Occidental): Dördüncü ev ile onuncu ev arasında kalan evler. Mars ya da Satürn bu evlerde olursa ağır ve uzun süren hastalıklara neden olur.

Birleşme (Conjunction): Doğum haritasının en önemli açılarından biri de budur. Bu durumda iki güç birbirlerinin üstüne düşebilir. Birleşme açısında iki gezegen arasında 8 derece kadar pay bırakılır.

Boğa (Taurus): Zodyak'ın ikinci burcu olan Boğa, Güneş 21 Nisan - 20 Mayıs'ta iken bu burçta kalır.

Bohça: Bir haritada bütün gezegenlerin 120 derece içine toplanmasından meydana gelen şekil. Güçlerin böyle toplanması insanın sadece belirli birkaç konuyla ilgilenmesine yol açar.

Burçlar Kuşağı (Zodiac): Bk. Zodyak.


C


Castor ve Pollux: İkizler takımyıldızında bulunan çok parlak iki yıldız. Bunlara mitolojide zıt iki kardeş olan Castor ve Pollux'un adı verilmiştir. İkizler burcunda bu tür zıtlıklar olduğu söylenir.

D

Dişi ve Erkek Gezegenler (Feminine and Masculine Planets): Uranüs, Satürn, Neptün, Jüpiter, Mars, Güneş ve Merkür erkek; Ay ve Venüs dişidir.

Değişir Grup (Mutable): Zodyak'ın dört burcu değişir türdendir. Yani bu burçlar, kolaylıkla durumlara uyarlar. Buna Değişir Dörtlü de denir. İkizler, Başak, Yay ve Balık bu gruba girerler.

Doğu Evleri (Oriental, Eastern): Onuncu ev ile dördüncü ev arasındaki evler. Bu evlerde bulunan gezegenler başarı verip kişiyi atılgan ve tutkulu yaparlar.

Doğum Haritası (Horoscope): Bir insanın doğduğu anda Güneş, Ay ve gezegenlerin gökyüzünde çizdikleri şekillerin Dünyadan görülüşü. Yıldız Haritası olarak ta anılan doğum haritası doğum tarih, yer ve saatine göre çıkarılır. Bu harita insanın kişiliğini, yeteneklerini özelliklerini, gelecekteki durumunu ve başarı derecesini gösterir.

Dörtlüler (Qualities): Zodyak'ın burçları özelliklerine göre belirli gruplarda toplanırlar. Her bir grupta dört burç olduğu için buna bu isim takılmıştır. Dörtlüler, Öncü, Sabit ve Değişir olmak üzere üç gruptur.

E

Ekliptik (Ecliptic): Bir yıl boyunca Gökyüzünde Güneş'in gökkubbede çizdiği çemberin sınırladığı daire.

Enlem Tabloları: Gök haritası çıkarırken burçların hangi evlere düşeceği bu Enlem Tablolarından anlaşılır. Ephemeris'lerde böyle türlü enlem tabloları bulunur. İstanbul için New York Enlem Tablosu kullanılır. Çünkü her iki kent de Kuzey 40 enlemindedir.

Ephemeris: Bk. Gökgünlüğü.

Evler (Table of Houses): Aslında bu 'Gökyüzünün Evleri' diye anılır. Gökyüzü bir daire olarak kabul edilir. Bu 30 derecelik eşit on iki kısma bölünür. Her bir evin kendi özellikleri vardır. Bu evlere düşen burç ve gezegenlere göre yorum yapılır (Table of Houses).

Evlilik Noktası (Part of Marriage): Yükselen Burç + Ayakucu, - Venüs.


G

Gerçek Yıldız Zamanı (Apparent Sideral Time): Bu söz astrolojide fazla geçer ve yıldız zamanı demektir. Doğum haritası da yıldız zamanına göre çıkarılır. Güneş yerine ilkbahar noktasına bağlı zamandır. Birim 1 yıldız günüdür.

Geometrik Şekiller: Gök haritalarında üçgen, kare vs. gibi geometrik şekiller görülür. Bunlara birbirleriyle fazla açı yapan güçler neden olur.

Gezegenler (Planets): Güneş sistemimizde dünyadan başka sekiz gezegen bulunur. Bunlar da Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Pluto'dur. Dünyamız da aynı sistemde bir gezegendir.

Gökgünlüğü (Ephemeris): Her yıl çıkarılan, Güneş, Ay ve gezegenlerin gökyüzündeki durumlarını belirten tablo. Gökgünlüğünde ayrıca Enlem derecelerine göre evlere giren burçlar, Güneş, Ay tutulmaları ve astrolojiyle ilgili ayrıntılı bilgiler bulunur. Gök haritasını çıkarmak isteyen kimseye doğduğu yılın gökgünlüğü gereklidir.

Greenwich Meridyeni: Dünya saat ayarı Greenwich meridyenine göre yapılır. Greenwich'in bulunduğu boylam derecesi 0 olarak kabul edilir. Bunun doğusundaki boylamlarda Güneş daha erken doğar. Dolayısıyla saat daha ileridir. Greenwich'in batısında ise Güneş daha geç doğar ve dolayısıyla saat daha geridir.

Güçlü Gezegen (Exaltation): Bir doğum haritasında yönettiği burca giren Güneş, Ay veya gezegenler çok güçlü sayılırlar. Bunlardan 'Güçlü', Etkili Gezegen' olarak söz edilir.

Güneş Haritası (Solar Chart): Doğum saati tam olarak bilinmediği zaman Güneş'in bulunduğu nokta yükselen burç kabul edilerek hazırlanan doğum haritası.

H

Hastalık Noktası (Part of Sickness): Yükselen burç + Mars, - Satürn.

Hava (Air): Zodyak'ın üç burcu Hava grubuna girer. Bunlar da İkizler, Terazi ve Kova'dır. Hava üçlüsünün kafa ve zekayla ilgisi vardır.

I

Imum Coeli (IC - Zenit): Bir doğum haritasında gökyüzünün en yüksek kesitinin karşısına düşen noktadır.

Işıklar (Luminaries, Lights): Doğum haritasında Güneş ve Ay'dan 'Işıklar' diye söz edilir. Doğum haritasının en önemli güçleri ışıklardır. Güneş kişiliği, Ay da duyguları temsil eder.

İ
hava,
İkizler (Gemini): İkizler Zodyak'ın üçüncü burcudur. Güneş, 21 Mayıs - 21 Haziran'da bu burçta kalır.

İlerletme (Progressions): Astrolojide doğumdan sonra 1 gün=1 yıl kabul edilerek hazırlanan harita. Geleceği yorumlamakta kullanılır.

K

Kare (Square): Doğum haritasında 90 derecelik açıya kare denilir. Bu daima sert etki yapar. Bazen böyle kare açı yapan gezegenlere bir üçüncüsü da sert etki yapabilir. Buna da T Karesi veya T cetveli denir.

Karşılıklı Etki (Mutual Reception): Doğum haritasında iki gezegen birbirlerinin burçlarına düşerlerse olumlu bir denge sağlanır. İki güç birbirlerine yararlı etki yapabilir.

Kepçe: Doğum haritasında dokuz güç üst tarafa toplanır ve teki aşağıda kalırsa bu şekle 'Kepçe' denilir. Kepçe insana başarı verebilir.

Kesit: Zodyak'ın burçlarını veya gökyüzü evlerini ayıran çizgilere kesit denilir.

Koç (Aries): Zodyak'ın birinci burcu olan Koç Güneşin 21 Mart - 20 Nisan devresinde bu burçta kalır.

Kova (Aquarius): Zodyak'ın onbirinci burcu olan Kova Güneşin 21 Ocak - 18 Şubat devresinde bu burçta kalır.

Köşeler (Angles): Birinci, Dördüncü, Yedinci ve Onuncu evler. Bu evlerdeki gezegenlerin etkisi çok güçlüdür.

Kuşak Etkisi: Bir burçta uzun yıllar kalan gezegenler kişilerden çok kuşakları etkilerler. Bu yüzden her kuşakta belirli ortak özellikler görülür.

M

MC (Medium Coeli): Doğum anı ve yerinde gökyüzünün tam başüstünde kalan yeri. Doğum haritasının en yüksek noktası. Buna 'Gökyüzü Ortası' veya 'Başucu Noktası' da denilir.

N

Negatif Burçlar (Negative Signs): Toprak veya Su üçlülerindeki burçlar negatif sayılırlar.

O

Oğlak (Capricorn): Zodyak'ın onuncu burcudur. Güneş, 22 Aralık - 20 Ocak devresinde bu burçta bulunur.

Ö

Öncü (Cardinal): Zodyak gruplarından birine de bu ad verilmiştir. Bu gruplar nitelikleri gösterir. Koç, Yengeç, Terazi ve Oğlak Önder gruplardır. Bu gruplara 'Dörtlüler' de denilir.

P

Pozitif Burçlar (Positive Signs): Ateş ve Hava üçlülerine giren burçlar pozitiftir


S

Sabit (Fixed): Dörtlülerden birine de bu ad verilmiştir. Nitelikleri gösteren Sabit dörtlüde Boğa, Aslan, Akrep ve Kova burçları vardır.

Semboller (Planets and Signs): Işıklar, gezegenler ve burçları belirten şekillere 'sembol' denilir.

Serpme: Bir doğum haritasında güçler ayrı ayrı burçlara dağılmışsa buna 'Serpme' denilir. Bu tür dağılış insanın pek çok şeye ilgi duymasına neden olabilir.

Sert Etkiler (Affliction): Bir gezegenin başka gezegenlerle kare ya da karşıt bakış açısı oluşturması, ya da zararlı ve zayıf etkili olduğu burçlarda bulunması.

Sinastri: İki veya daha fazla doğum haritasının birbirleriyle kıyaslanmasıdır.

Su (Water): Üçlüler veya unsurlardan birinin adıdır. Su üçlüsünde Yengeç, Akrep ve Balık burçları bulunur.

T

Takımyıldızlar: Astronomi biliminin kabul ettiği belirli yıldız gruplaşmaları. Ekliptik üstündeki takım yıldızların isimleri burçlara da verilmiştir. Fakat burçlar adlarını aldıkları takımyıldızlarla aynı yerlere düşmezler.

Terazi (Libra): Zodyak'ın yedinci burcudur. Güneş, 23 Eylül - 23 Ekim devresinde bu burçta kalır.

Toprak (Earth): Üçlülerden birine Toprak adı verilmiştir. Bu üçlüde Boğa, Başak ve Oğlak burçları bulunur.

Transit (Transit): Bir gezegenin gökkubbede hareketi sırasındaki konumu. Doğum haritasındaki gezegen ve evlere bakış açısı yapıyorsa olayları başlatır.

Tutulum (Ecliptic): Bk. Ekliptik.

U


Unsurlar veya Üçlüler: Zodyak dört gruba ayrılır. Her grupta üç burç bulunur. Bu üçlüler veya unsurlar burçların ortak özelliklerini gösterirler. Bu unsurlar da Ateş, Toprak, Hava ve Su'dur.

Ü

Üçgen (Trine): Doğum haritasında güçler arasındaki 120 derecelik çok uyumlu açılar. Bazen bir gezegen iki ayrı güçle bu açıyı yapar. O zaman ortaya büyük talih sayılan bir 'Büyük Üçgen' çıkar.

Üçlüler (Elements): Veya unsurlar. Burçlar, özelliklerine göre üçer üçer gruplarına ayrılırlar. Bunlar da Ateş, Toprak, Hava ve Su üçlüleridir.

Üçüncül Evler (Cadent Houses): Üçüncü, altıncı, dokuzuncu evler. Bu evler zayıf olup üçüncü ve dokuzuncu evler zihni etkiler. Altıncı ev ise bir gezegen için en kötü durumdur.

Y

Yararlı Gezegenler (Benefics): Jüpiter ve Venüs. İlki başarı, ikincisi iyi huylar verir.

Yay (Sagittarius): Zodyak'ın dokuzuncu burcudur. Güneş, 23 Kasım - 21 Aralık'ta bu burçta kalır.

Yengeç (Cancer): Zodyak'ın dördüncü burcudur. Güneş, 22 Haziran - 22 Temmuz devresinde bu burçta kalır.

Yeni Ay (New Moon): Ay yuvarlağının tüm karanlık olduğu devredir. Ay ve Güneş aynı burçta kavuşumdadır.

Yönetici Gezegen (Ruler, Lord): Evlerin bulunduğu burçları yöneten gezegendir. Örneğin ikinci ev İkizler ise yönetici gezegeni Merkür, yükselen burç Balık ise yönetici gezegen Neptün'dür.

Yükselen Burç (Ascendant): Doğum saati ve yerinde Zodyak'ın Doğu Ufkunda Yükselen Burç ve derecesi. Yükselen burç ayrıca gökyüzü haritasının da birinci evinde bulunur.

Yükselen Gezegen (Elavated Planet): Yükselen burcun yöneticisi olan güce bu ad verilir. Bu gezegen haritada güçlü sayılır.

Z

Zararlı Konum (Detriment): Bir gezegenin doğal burçlar kuşağında kendi burcunun karşıt burcunda yer alması. Örneğin Mars Terazi burcunda zararlı konumdadır.

Zıtlık (Opposition): Doğum haritasında iki gücün oluşturduğu 180 derecelik sert açı. Bazen iki zıt açı birbirini keser ve ortaya Büyük Çapraz çıkar. Bu durumda iki çift zıt burçta bulunan dört güç birbirlerini sert etkilerler. Bu olumlu bir durum sayılmaz.

Zodyak (Zodiac): Dünyamızın ekliptiğin her iki yanında 8'er derecede görülen gökyüzü kuşağı. Gezegenler bu kuşakta görülürler. Astrolojide bu gökyüzü kuşağı otuzar derecelik on iki eşit kısma bölünür. Bu eşit parçaların her biri de bildiğimiz burçlardır.



13. BURÇ SPEKÜLASYONU


 Alman bilimadamlarının bazı iddialarına göre aslında 12 değil 13 burç var, biz yıllardır yanıltılıyoruz ve burçlarımız bize yanlış söyleniyor :))
Bu sorunsalı yaratanların derin bir astroloji bilgilerinin olmadığı çok aşikar! Zira astroloji "Mevsimsel Zodyak" kullanır ve astrolojide kullandığımız burçların takımyıldızlarıyla sadece isimsel benzerlikleri vardır. Daha doğrusu takımyıldızlar burçlara isim babalığı yapmıştır. Astroloji Zodyak'ı 12 eşit parçaya bölerek çalışır ve 30 dereceden oluşan her bir parça, yani burçlar, hayata farklı bakış açılarının enerjik yansımalarını ifade ederler. 12 makrokozmozun, evrenin, bütünselliğin sayısıdır ve astrolojik sembolizmin altında yatan felsefenin mihenk taşlarından birisidir. 12 sayısı bölünebilirliği açısından da Zodyak dairesi için mükemmeldir.
Yıldızlı gökyüzü Güneş'in yörüngesinin takip ettiği bir çadıra benzer. Güneş'in Zodyak'ın burçlarından geçişi evrensel Ben'e on iki-katlı bir ifade sağlar; böylelikle de varlıkların biçimlerinin çeşitlenmesine, türler oluşturmasına neden olur. Astroloji teoloji, felsefe ve metafizikle ilişki içindedir ve bilgelik gerektirir. Bilgelik olmaksızın astroloji, salt geleceği okumaya ya da kişinin mizacı hakkında narsist psikolojik takıntılara mahkumdur. Bilgeliğe uzanan yol, evrenselden geçer, öznelden değil.
Horoskop, her haritanın Zodyak'ın on iki burcunu gösterdiğini ortaya koyar. Bu da, her insanın kendi içinde zodyağın tamamına sahip olduğu anlamına gelir. Zodyak burçları ile sahip olduğumuz fiziksel beden arasında özel bir bağ vardır. Aziz En Nesefi, Zübdetül-Hakaik adlı eserinde şöyle diyor: "Küçük insanda ne varsa, büyük insanda da vardır." Bu da bizim Zodyak dediğimiz gökler kuşağı ile ve gezegenlerle bağlantımız olduğu anlamına gelir. Zodyak adeta "Dünya'nın Ruhu" olarak görülmüştür. İslam bilgini İbrahim Hakkı Erzurumi, Marifetname'sinde insanın feleklerle, yani Zodyak ile, benzerliği üzerine şunları söylüyor: "İnsan bedeninin göklerle benzerliği, burçlar sahibi göğün oniki burcunun olması gibi, bedenin de dışından içine on iki yolu olmasıdır. İki kulak, iki göz, iki burun deliği, ağız, iki meme, göbek ve iki abdest yolları."
Zodyak bir zamanlama aracıdır ve burçların kategorilere ayrılması aracılığıyla, içlerinde bulunan herhangi bir gezegenin işleyişini etkileyebilen özellikler de bu burçlara atfedilmiştir. Mevsimsel burçların dereceleri sadece Güneş'in değil, haritanın tüm faktörlerinin ekliptik boyunca yerleşimlerini hesaplamaya yarayan bir ölçüt olarak kullanılır. Güneş'in Mevsimsel Zodyak'taki yerleşimi, yılın hangi zamanında olunduğunun açık bir göstergesidir.

Güneş'in tüm dünyevi canlılar ve doğa üzerinde açık bir etkisi vardır ve burçlardan geçerken, yani bir yıl içinde ilkbahar, yaz, sonbahar, kış şeklinde dört zaman diliminden geçişlerinde, dünyevi canlılar üzerindeki etkisi farklılık gösterir.
Burçlar kuşağındaki bölümleme, temel olarak Güneş'in mevsimsel olarak burçlardan geçerken sergilediği hareketine dayanır. Üç türlü hareket vardır: öncü, sabit ve değişken...

Güneş'in öncü burçlardan herhangi birine girmesi, mevsimlerin değişiminin başlangıcını gösterir. 21 Mart'ta Güneş öncü burçların ilki olan Koç burcuna girdiğinde bu ilkbahar başlangıcıdır. Bu yüzden, öncü burçlar başlangıç yapabilme, olayları başlatabilme, değiştirebilme kabiliyetini temsil ederler. Güneş'in 21 Haziran'da Yengeç burcuna girişi yazın, 23 Eylül'de Terazi burcuna girişi sonbaharın, Güneş'in 21 Aralık'ta Oğlak burcuna girişi kışın başlangıcıdır.

Güneş sabit burçlardan birine girdiğinde, mevsimsel ısı olarak beklenen derecelerin doruk seviyesinin test edilmesi mümkündür. Güneş'in sabit burçlardan geçişi, mevsimin oturduğunun, meteorolojik ve ısısal beklentinin normal, olağan seyrettiğinin işaretçisidir. Güneş 21 Nisan'da sabit burçların ilki olan Boğa'ya girdiğinde, ilkbahar mevsim ısı ortalamalarının istikrarlı bir seyir izlediğine şahit oluruz. Güneş 23 Temmuz'da sabit burçlardan Aslan'a girdiğinde, yazın inatçı sıcaklarından şikayet ederiz. Çünkü ısı belli derecelerde bir süreklilik kazanmıştır. Güneş 23 Ekim'de Akrep burcuna girdiğinde, sonbahar mevsiminin tipik özelliklerinin belirginleştiğine şahit oluruz. Güneş 20 Ocak'ta Kova burcuna girdiğinde, kara kış yüzünü gösterir. Bu kez bir türlü bitmek bilmeyen soğuklardan şikatey ederiz. Bu yüzden sabit burçlar, mevcut şartları devam ettirebilme kabiliyeti olarak görülürler.

Güneş'in değişken burçlardan birine girişi, geçiş döneminde olduğumuzu gösterir. Değişken burçlar İkizler, Başak, Yay ve Balık'tır. Bu burçlar yeni mevsimin gelişini haber verirler. İbrahim Hakkı Erzurumi değişken burçları "karışıtıran burçlar" olarak nitelendirmiştir. Şöyle diyor: "Bunlara bu ismin verilmesinin sebebi: Güneş bu burçların paralelinde iken, her birinde zaman, bulunduğu durumla diğer durum arasında karışmıştır". Bu burçlar ikiliği temsil ettiklerinden "çift vücutlu burçlar" olarak da anılırlar. İfadenin değişkenliğini anlatırlar. Enerjiyi idare eder; durağan enerji ile hareketli enerji arasında denge yaratırlar. Güneş'in 21 Mayıs'ta İkizler burcuna girmesiyle birlikte, havaların bazen sıcak, bazen soğuk olduğu günlerde oluruz. Yazın gelişini hissetmeye başlarız. Ama henüz hava ısısı istikrarlı değildir. Günün belli bir kısmında havanın sıcak gözüktüğüne kanmamak gerekir. Ortalık birden soğuyabilir. Güneş'in 23 Ağustos'ta Başak burcuna geçişiyle, sonbaharın gelmekte olduğunu hissederiz. Yazın giydiğimiz ince ve rahat giysilerle artık üşümeye başlarız. Güneş'in sıcaklığını istikrarlı biçimde hissetmeyiz. Hava bir anda değişebilir. Güneş'in 22 Kasım'da Yay burcuna ve nihayet 19 Şubat'ta Balık burcuna girişiyle de benzeri şeyler hissedilecektir.

Amerikalı astrolog Robert Hand "Horoscope Symbols" adlı muhteşem eserinde neden Mevsimsel Zodyak kullandığımızı söyle açıklıyor: "Mevsimsel Zodyak'ın başlangıcı kesin bir astronomik gerçekliğe dayanır. Mevsimsel "0" Koç, biri ikincil hareketin gerçekleştiği ekliptik düzlemi, diğeri ise birincil hareketin gerçekleştiği ekvator düzlemi olan, iki temel düzlemin kesişim noktasını gösterir. Mevsimsel "0" Koç, Güneş'in yıllık döngüsünün başlangıcını gösterir: baharın ilk gününde Güneş, Dünya'nın ekvatorunun tam yukarısında; en uç kuzey ve güney deklinasyonlarının tam arasındadır. Kuzey Kutbu'nda yazın ilk gününde Güneş en kuzeydeki deklinasyonuna ulaşır. Bu, Güneş'in kuzeye doğru ilerlemesinin sona erdiği yaz gündönümüdür. Sonbaharın ilk gününde, Güneş yine ekvatorun tam yukarısına gelir; bu, sonbahar ekinoksunu gösterir. Kışın ilk gününde ise Güneş en güneydeki deklinasyonuna ulaşır; bu da kış gündönümünü gösterir. Bu Güneş-Dünya döngüsü, dört mevsimi gösterir; bu nedenle Mevsimsel burçlar, Güneş ile Dünya arasındaki en temel döngüsel ilişkilerden birini çok gerçekçi bir şekilde yansıtırlar."

Evet, görüldüğü üzere mevsimler en bariz astronomik döngülerden biridir ve hem Dünya hem de canlılar üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir. Güneş'in her burç değiştirişinde, etrafımızdaki doğadaki değişimi de gözlemleriz. Güneş'in Koç bucuna girişiyle ilkbahar gelir ve doğadaki canlanmayı gözlemleriz. Bitkiler, hayvanlar adeta kış uykusundan uyanmanın coşkusu içerisindedirler. Güneş'in Boğa burcuna geçişiyle, sakinleşir ve dinginleşiriz. Bu huzur doğaya da yansır. Yaprakların artık iyice yeşerdiğini, çiçeklerin açtığını, hayvanların doğanın cömertliğinden ve besleyiciliğinden doyasıya faydalandığını görürüz. Güneş'in İkizler burcuna geçişiyle birlikte huzursuzca hareketleniriz. Havaların bazı günlerde güzelleşmesiyle birlikte gezip tozmalar başlar. Bahardan yaza geçiş yapacak olmamızın üzerimizde yarattığı havai etkileri hissetmeye başlarız. Hava koşulları çoğunlukla rüzgarlı ve değişkendir... Benzer şekilde Güneş'in oniki burca girişinde, doğadaki değişimleri gözünüzün önüne getirin ve bu özellikleri burçların özellikleriyle karşılaştırın. Mükemmel uyumun ve sistemin nasıl çalıştığının farkına varacaksınız... 

Kısacası, mevsimler her zaman dört tanedir ve oniki ay vardır. Bölümleme mükemmel bir biçimde yapılmıştır ve makrokozmozu, evreni, bütünselliği simgeleyen 12 rakamını işaret etmektedir. 12 sayısı bölünebilirliği açısından da Zodyak dairesi için mükemmeldir. 13 takım yıldız olması, 13 burç olması gibi bir gereklilik doğurmaz. Üstelik astrologlar, spekülatif haberde verilen yanlış bilginin tam tersine, kadim zamanlardan bu yana Güneş'in takip ettiği yol üzerinde (Ekliptik) 13 takımyıldız olduğunun farkındadırlar. Hatta ek bir bilgi vermek gerekirse, bilinen en eski Babil Zodyak'ında on sekiz takımyıldız bulunmaktaydı: bugün kullandığımız on ikinin on tanesi ve bunlara ek olarak da Pleiades, Hyades, Orion, Perseus, Auriga, Praesepe ve Güneyli ve Kuzeyli Balık. On sekiz burçlu Zodyak, M.Ö. 6.yy'da hala kullanılmaktaydı. Daha sonraları, M.Ö. 600'de, Zodyak'ın on iki takımyıldızını oluşturmak için bunlardan bazıları birleştirildi ve bazıları da çıkarıldı. Burçlar kuşağını 12 eşit parçaya bölenler matematikte çok ilerlemiş bir uygarlık olan Babiller'dir ve bunu zaman hesaplarını kolaylaştırmak için yapmışlardı. Zira takımyıldızların kapladığı alanlar eşit değildir. Babiller bu 12 eşit parçadan her birine, o tarihte arka planda denk gelen takım yıldızların adını vermişlerdi. Fakat daha sonra arka plandaki takımyıldızların yerleri kayma nedeniyle değişti, ama burçlar halen bu adlarla anılmaktadırlar.

Bahsi geçen haberde iddia edilenin tam tersine kadim astrologlar, Güneş'in merkezde olduğunun da, Copernicus'tan çok daha eski dönemlerden beri, ta Akadlar'dan beri farkındadırlar. Akadların şimdi Berlin Müzesi'nde bulunan silindir bir mühür üzerinde Güneş'in merkezde olduğu ve bütün gezegenlerin gösterildiği Güneş merkezli sistemi resmettikleri biliniyor. Mayaların da Güneş'in merkezde olduğunu bildikleri söyleniyor. Astrolojinin Dünya merkezli alınmasındaki amaç, astronomik olarak Dünya'nın merkezde olduğunun düşünülmesiyle asla ilişkilendirilmemelidir. Buradaki amaç, insanoğlunu merkezde alarak, onun gözünden gökyüzüne bakılmış olmasıdır. Bu yüzden bu tür iddiaları cahilce, araştırılmamış ve bir teoriye dayanmayan spekülasyonlardan öte görmenin imkanı yoktur! Üstelik Almanlar tarafından ortaya atılmış bu iddialar güncel de değildir. Bu konuda belirtilen görüşlerin 2004 yılına yönelik olduğunu, küçük bir araştırma yapanlar bile açıklıkla görecektir. Güzel Türkiyem'in güzide habercilerinin bu konuyu durup dururken, sanki yeni ortaya atılmış gibi sunmalarının ne anlamı olduğunu anlamış değiliz. Bu iddialar zaten zamanında çürütülmüştür.
Ha bu arada, kimsenin burcunun değiştiği falan da yok. Son bir kez daha altını çizmiş olayım. Zaten röportajlarda sokaktaki insana sorduklarında, bir tanesinin bile burcunun değişmiş olduğuna inanmadığı gözlerden kaçmadı. Astroloji gözleme ve bu gözlemler de binlerce yıllık çalışmalara dayanır. Bilmeyenlere hatırlatmış olalım...
Sözlerime burada son verirken, günümüz astrolojisinin bu seviyesine varmasında çok önemli rol oynayan ortaçağ astrologu Guido Bonatti'nin Liber Astronomiae'sinden bir alıntıyla sizleri başbaşa bırakıyorum. Bakın burçlara neden bu isimlerin verildiğini açıklarken nasıl da Güneş'in hareketlerinden yararlanıyor...
"Güneş Koç'a girdiğinde sıcaklık yükselir; çünkü Güneş ekvator çizgisinden uzaklaşır ve kuzeyli bölgelerin doruk noktasına yaklaşır ve güçlenir; bu nedenle Koç'un hayvani güçlere benzer güçleri olduğu söylenir. Ardından sıcaklık Güneş'in Koç'ta olduğu zamana göre artar ve güçlenir; ve bu Boğa'nın doğasına atfedilir; çünkü Boğa Koç'tan daha güçlü bir hayvandır, ve Güneş'in ekvatordan uzaklaşması ve kuzeyli bölgenin doruk noktasına yaklaşması Koç'ta olduğundan daha fazladır. Ardından Güneş İkizler'e girer ve bu burca İkizler denmiştir; çünkü sıcaklık ikiye katlanmaktadır. Ardından Güneş ekvatordan en uzak olduğu noktaya ve tepenin üstündeki en yüksek noktaya ulaşır.

Bu noktadan itibaren Güneş ekvatora geri dönmeye başlar ve ardından da Yengeç'e girer; çünkü Yengeç geri geri yürüyen bir hayvandır. Yengecin bazen ileri bazen de geri yürüyen bir hayvan olması gibi, Güneş de ekvatordan uzaklaşır, en fazla uzaklaştığı noktaya ulaşır, sonra ekvatora geri dönmeye başlar ve de bir yengeç gibi geri dönmeye başladığı söylenir. Güneş Yengeç'i terk ettikten sonra Aslan'a girer; Aslan'da olduğunun söylenmesinin nedeni sıcaklığın artması ve havanın katışıksız olmaması nedeniyle giderek güçlenmesi, keskinleşmesi ve sertleşmesi ve nemliliğin olmamasıdır. Bu nedenle, Aslan sert, güçlü ve acımasız bir hayvan olduğu için, bu burca özellikle bu hayvanın ismi verilmiştir. Ondan sonra, sıcaklık azalır ve varlıklarda gelişme ya da belirli tohumların filizlenmesi dışında düzenli bir doğum yoktur; ve bu burca Başak [Virgo] adı verilir, çünkü bir bakire [virgin] aciz ve kısır bir hayvandır, ve her şey azalma ve neredeyse kısırlık eğilimi gösterir.

Ardından Güneş Terazi'ye girer, çünkü gündüzler gecelerle eşittir ve sıcaklık azalır [daha da fazla]; böylelikle sıcaklık ve soğukluk eşitlenir; çünkü ardından soğukluk artmaya başlar ve bu dönemde her şey eşittir. Ardından Güneş Akrep'e girer ve soğukluk sıcaklığı geçer. Şeyler biraz soğuk ve biraz da ılık hale gelir. Hava fırtınalıdır ve yağmur yağar. Acı verici hastalıklar, salgınlar ve zehir gibi ölümcül şeyler ortaya çıkar. Bu nedenle bu burç adını zehirli akrepten alır. Ardından soğukluk sıcaklığı daha fazla geçer ve Güneş'in Yay'a girdiği söylenir. Burada hava değişimleri meydana gelir. Hava soğur ve çok soğuk, dondurucu rüzgarlar çıkar, ve kar yağar ve buz gibi rüzgarlar eser; tıpkı hayvanları ve bitkileri öldüren oklar gibi.

Ardından soğuk sıcaklığı, sanki sıcaklık yok edilmiş gibi, daha da geçer, ve hava dondurucu bir fırtınaya dönüşür ve melankolik hale gelir, ve kar yağışı artar ve en büyük soğuk ve buzlanma yaşanır. Bu nedenle, Keçi soğuk, kuru ve melankolik bir hayvan olduğu için, bu burca bu hayvandan ötürü Oğlak adı verilmiştir. Güneş, burada ekvatordan güneye doğru en yüksek inişindedir. Ardından tekrar ekvatora döner, soğuk azalır ve ara sıra karın yerini yağmur alır. Hava daha nemli hale gelir; bu nedenle bir sonraki burç ismini bu dönemde havanın yumuşamasından almıştır. Güneş Balık'a girer ve bu burç ismini bir su hayvanı olan balıktan almıştır; çünkü bu dönemde yağmur yılın başka bir zamanında olduğundan (bazı tesadüfi zamanlar hariç) çok daha boldur ve bazen kar yağsa, don ya da buz olsa da bunlar kışın başka bir dönemine kıyasla çok daha çabuk suya dönüşürler."
 

26.08.2017

İSTİHBARAT YÖNTEMLERİ (Cin, Büyü, Zihin Kontrol, LSD, Telegram) NELERDİR ????

İSTİHBARAT YÖNTEMLERİ (Cin, Büyü, Zihin Kontrol, LSD, Telegram) NELERDİR ????

RUSYA – KGB: İstihbaratta önde. İngiliz gizli servisinin en tepesine ajanlarını yerleştirdi. “Yalan Haber Yayma Servisi”, “Fiili Hareketler Servisi” gibi 16 servisi var.
ABD – CİA: 16 bin personel, 30 milyar dolar bütçe. Bilim ve teknolojide ileride. 1948’de “Bilimsel İstihbarat Ofisi” kuruldu. 1953’te casus uçaklar Rusya’yı tamamen çözdü. Uydudan takip, askeri casusluk amaçlı başka örgütler de var. Altı farklı Arapça lehçesini anadili gibi konuşan ve tamamen Arap görünümlü Amerikalı ajan…
İSRAİL – MOSSAD: 35 bin personel, 20 milyar dolar bütçe. Dünyadaki hemen tüm yahudiler bulundukları mahalledeki gelişmeleri dahi Mossad’a rapor etmeyi ibadet sayar. Mossad, Muharref Tevrat kaynaklıdır. (Ayrıca “kutsal” amaç uğrunda her şeyi mübah sayarlar.)
İNGİLTERE – MI5: KGB ajanlarının en tepeye sızmasıyla ABD ve İngiltere çok büyük zararlara uğradı. SSCB çökmeseydi KGB, diğerlerini yenecekti.


TRT’de yayınlanan belgeselin özetidir.
(VİDEO BELGESEL)


VİDEO LİNK : https://youtu.be/6bJ72OOnqr8

YÖNTEMLER
1. İLAÇLAR
LSD, 1943’te Albert HOFMANN buldu. En güçlü halisünasyon ilacıdır. Kendi üzerinde denemiştir.
“19 Nisan 1943 saat 16. 0,25 miligram LSD aldım. 1 saat sonra kaygı ve tedirginlik başladı. Görmem bozuldu, düşüncelerim dağıldı. Gülme isteği geldi. Anlamlı konuşmak için zorlandım. Gerçeği ayırt edememe oluştu, düşüncelerin dalgalanan sudaki yansımalarını izliyorum. Tüm eşyalar hoş olmayan görünümler kazanıyor. Gözlerimi kapayınca fantastik biçimler görüyorum. Tüm sesler gözüme yansıyıp biçimlere dönüşüyor. 6 saat sonra eski durumuma döndüm.”
1970’te İstanbul’da yakalanan ABD’li ajanların bavullarında 130.000 adet LSD ele geçirildi. ABD’li ajanlar İstanbul’da öğrencilere ve gençlere binlerce bedava LSD dağıttı.
Belli bir dozajda kişi ağır psikolojik travmadan kurtulmak için bir hafta içinde intihar eder. CIA deney amaçlı olarak kendi ajanı Frank Olson’u intihar ettirdi. ASELSAN mühendislerinin intihar ettirilmesi? Muhsin Yazıcıoğlu suikasti?
CRAC ilacı, beyin öldürücüdür. Kısa süre çok “zeki” hissettirip, sonrasında embesilleşme hissi verir. Kişi yeniden zeki hissetmek istediği için bağımlılık oluşur.
İstihbarat örgütleri CRAC’ı hedef toplumun gıdalarına yerleştiriyor. Zihin açıcı ve enerji verici ilaçların sık kullanımı insan sağlığına zararlıdır.
2. BEYİN YIKAMA
Kişi bir hücrede iki hafta boyunca tam karanlığa veya tam ışığa maruz bırakılır. Beş duyu algısı yok edilir. İlaçların da yardımıyla psikolojik direnç çöküp itaate hazır olur. Yüzyıllardır yapılagelen bir “eğitim”dir. 6 ay sürer. Canlı bombalar oluşturulur. Toplumun beynini yıkamak için de medya ve gıdalara gizli yerleştirilen bazı katkı maddeleri kullanılır.
3. BEYNİN SİNYALLERLE ETKİ ALTINA ALINMASI
Rus Devlet Başkanı Yeltsin‘in beyninin etki altına alındığı ve Japonya ziyaretinde, Çin’le savaş sebebi olabilecek Kutil adalarının Japonya’ya verilmek üzere olduğu tespit edildi.
Aralık 2006, KGB eski Generali Boris Ratnikov: “Yeltsin’in zihnine dışarıdan yükleme yapıldı.”
Ratnikov, Rossiskaya Gazeta’ya yaptığı açıklamalarda, “1980’li yıllarda Sovyetler Birliği’nde 50’den fazla bilinçaltı okuma yöntemleri geliştiren ve ajanlara eğitim veren araştırma merkezi vardı. Sovyetler Birliği’nin yıkılması ile birlikte tüm bu çalışmalar da durduruldu.” ifadelerini kullandı.
ABD Büyükelçilerinden Robert Strauss’un da bilinçaltını okuduklarını fakat olayın farkına varan büyükelçinin konutunu bu tür girişimlere karşı korumaya aldığını kaydetti.
4. CİNLER VE METAFİZİK İSTİHBARAT
Cinler önceden melekler aleminden bazı bilgiler çalabilirdi. Işık hızında hareket edip dünya üzerinde her yerden bilgi alabilirler. Fakat idrakleri insanlar gibi yeterli olmadığı için unuturlar ve bir doğruya yüz yalan katarlar. KGB öncelikli olmak üzere CIA ve MOSSAD cinleri istihbarat amaçlı kullanıyor. (Türkiye’de de kullanılır.)
Yalçın Koçak (DP eski genel başkanı, Turgut ÖZAL’ın yardımcılarından): “ABD’den bir NASA uzmanı, Sakarya’da tanıdığım cinci hocaya referans olmamı istemişti. Uzayda arızalanan uyduları cinlere tamir ettirilebilir miyiz diye sormak istiyorlarmış!”(Rakipleri ölçmek için bir girişim de olabilir.)
5. YÜKSEK TEKNOLOJİ VE ROBOTLAŞTIRMA
Dünyadaki tüm yüksek teknolojiler önce askeri istihbarat tarafından kullanılır. İnternet, cep telefonu, bilgisayar, uydu, insanlar için değil önce istihbaratçılar için icat edilmiştir. (Şu an bizim haberimiz olmayan teknolojilerin kimlerin elinde olduğunu ve bunların bizi kandırmak için kullanılabileceğini düşünün! İnsana benzeyen robot yapmak zor olduğu için insanların robotlaştırılması tercih ediliyor. Hz. Süleyman peygamberin yaptığı gibi hayvanların beynini kontrol etmek için çalışılıyor.
KABLOSUZ TELEGRAM CİHAZI (UZAKTAN BEYİN VE BEDEN KONTROLÜ)
Beyne giden acıkma, acı, uyku ve diğer hislere ait sinyaller iptal ettirilebilir. Vücutta iz bırakmayan öldürme veya öldürtme projeleri uygulanabiliyor. Sinyal göndererek devlet başkanları bile yönlendirilebilir.
Telegram’ın Babası Prof. Delgado’nun Ardından – Gülçin Şenel (Özet)


19. asır başlarında ölü kurbağaların kaslarının elektrik ile uyarılarak kımıldatılması çalışmaları yapılmıştır.
Prof. Jose Delgado (1915-2011), ABD Yale Nöropsikiyatri Başkanı. “Teknoloji Büyücüsü”.
“Beynin Elektrikle Uyarımı” konusunda beş yüzden fazla makale yazmıştır. 1946’da başlıyor. 1952’de ilk neticeleri alıyor. 1964’te arenada üzerine gelen kızgın boğayı başka hiçbir alet kullanamadan uzaktan kumandayla kediye çeviriyor.
Bedeni ilaçsız, hipnozsuz, elektrotsuz, kablosuz, implantsız, mikroçipsiz “uzaktan” elektromanyetik sinyaller yoluyla etkilemek, duygu, düşünce ve davranışları yönlendirmek.
Delgado’nun 24 Şubat 1974 tarihli meşhur konuşması:
“Toplumumuzun siyasî kontrolü için bir psikocerrahî programına ihtiyacımız var. Amaç, zihnin fizikî kontrolüdür. Kendisine sunulan normdan sapan ferd, cerrahî olarak kesilip atılabilir. Ferd, en önemli gerçeğin kendi varoluşu olduğunu düşünebilir, fakat bu yalnızca onun bakış açısıdır. Bu bakışta, tarihî yaklaşım eksiktir. Oysa insanoğlunun kendi zihnini geliştirme hakkı yoktur. Bu tarz liberal bir yaklaşım kulağa hoş geliyor tabiî. Ancak, beyni elektrikî olarak kontrol etmeliyiz.
Bir gün ordular ve generaller, beynin elektrikî uyarımıyla kontrol edilecektir.”

İSLAM ÜLKELERİ HOLİZMLE KARIŞTIRILIYOR
Holizm, felsefi bir akımdır. Küçük sorunları bütüne mal ettirir Arap baharı ve Suriye iç savaşları, ABD’nin başarılı istihbarat çalışmalarıdır.
Condolezza Rice: “Ortadoğudaki 22 ülkenin rejim ve sınırlarını değiştireceğiz.”
İslam ülkelerinin hasta ülke ilan edilmesi. Politik kötümserlik havası oluşturmak. Gençleri silahlı harekete psikolojik olarak hazırlamak. İç savaşta zayıflayan ülke, sözde barış güçleriyle işgal ediliyor.


24.08.2017

ÇİN BURCU VE ÖZELLİKLERİ

2017
  
HOROZ YILI  
                            
FARE.....(Yin).....Sloganı: 'Ben kazanacağım' Güçlü Yönleri: Çekici, koruyucu, şefkatli, konuşkan, dinamik, ailesine düşkün, tutumlu,duygusal, uyumlu, kabiliyetli ve zeki.
Problemli Yönleri: Çok geveze, aşırı sahiplenen, bağımlı, suçu kendinde aramayan, kendinde suç bulmayan, aşırıya kaçan, cimri, kendini beğenmiş, amirane, kavgacı, açıkça kendini düşünen ve insanları kullanan.
   
MANDA.....(Yin).....Sloganı: 'Direnir, ayakta kalırım' Güçlü Yönleri: Sabırlı, düşünceli, becerikli, hünerli, kendinden emin, ailesine düşkün, otoriter ve üretken.
Problemli Yönleri: Bağnaz, ön fikirli, şoven, körü körüne inanan, kibirli, insana kök söktürten, adi, eleştirel, tutucu, aksi ve şiddete eğilimli.
 
KAPLAN....(Yang)....Sloganı: 'Ben kazanırım' Güçlü Yönleri: Sevecen, cazip, çekici, sıcak kalpli, şerefli, çalışkan, bağımsız, idealist, şirin.
Problemli Yönleri: Çabuk öfkelenen, sert, kızgın, dünyayı umursamayan, kavgacı, değişken, avına saldıran, asi, söz dinlemez, saygısız.
 
TAVŞAN.....(Yin).....Sloganı: 'Geri çekilirim' Güçlü Yönleri: Hassas, evini seven, akıllı, mantıklı, ihtiyatlı, uzun ömürlü, hevesli, kültürlü, terbiyeli, sanatkar, akademik, yumuşak, çok misafirperver, alçakgönüllü ve erdemli.
Problemli Yönleri: Çok kendini beğenmiş, muammalı, ukala,karmaşık, ilgisiz, hastalık hastası, fazlasıyla resmi, yargılayıcı, kendini haklı gören, aldatıcı.
 
EJDERHA....(Yang)....Sloganı: 'Ben hükmederim' Güçlü Yönleri: Canlı, enerjik, yüce ruhlu, karizmatik, prensip sahibi, kendine yeten, başarılı, soylu, iyiyi kötüyü ayırt edebilen.
Problemli Yönleri: Yüksekten atan, aşırı kurnaz, tatminsiz, acımasız, isteklerinde direten, önyargılı, savunmacı, güce takıntılı, delicesine cesur ve atılgan, inatçı ve kendini beğenmiş.
 
YILAN.....(Yang)......Sloganı: 'Hissediyorum' Güçlü Yönleri: Dost canlısı, uzlaşma için kendinden feragat edebilen, eğlenceyi seven, iyiliksever, sempatik, anlayışlı, filozofça, modaya uygun, sezgisel, akıllı, diplomatik, eğlendirici, seksi.
Problemli Yönleri: Kendini haklı gören, zorba, suçlara göz yuman, yalancı, açgözlü, kendine güvensiz, karamsar, kararsız, gösteriş meraklısı, beğenilme isteklisi ve kaybetmeyi sevmeyen.
 
AT.....(Yang).....Sloganı: 'Ben kontrol ederim' Güçlü Yönleri: Verimli, soylu, hevesli, eğlenceli, sıcak kalpli, çalışkan, sosyal, bağımsız, azimli, eliaçık, istekli, meraklı, ikna edici ve akıllı
Problemli Yönleri: Küstah, kendini beğenen, karşısındakini küçük gören, endişeli, vicdansız, değişken, aşırı pragmatik, fırsatçı, inatçı, kendi çıkarlarını gözeten, aşırı umarsız ve duyarsız.
 
KEÇİ.....(Yang).....Sloganı: 'Ben bağımlıyım' Güçlü Yönleri: İyiliksever, yaratıcı, anlayışlı, sezgisel, dürüst, romantik, hassas, uysal, samimi, fedakar.
Problemli Yönleri: Kendine acıyan, birisine sığınma ihtiyacında olan, intikamcı, tembel, kaprisli, sorumsuz, dikkatsiz, ağır, sinir bozucu ve şiddete eğilimli.
 
MAYMUN.....(Yin).....Sloganı: 'Ben eğleniyorum' Güçlü Yönleri: Mucit, zeki, bireysel, eliaçık, sevecen, samimi, mantıklı, sadık, bağımsız hareket edebilen ve işbirlikçi.
Problemli Yönleri: Hilekar, kendisiyle ilgilenen, ilgisiz, dikkatsiz, kolay kandıran ve kolay kandırılan, ucuz, kendine güvenmeyen, tepkisel, ilgi çekme takıntısı.
 
HOROZ.....(Yang).....Sloganı: 'Ben daha iyisini bilirim' Güçlü Yönleri: Cesur, hevesli, sadık, çalışkan, tuttuğunu koparan, maceracı, titiz, dakik, uyanık, alçakgönüllü, iyi iletişim kurabilen, etkileyici ve hazırcevap.
Problemli Yönleri: Huysuz, kavgacı, önemsenme meraklısı, patronluk taslayan, kendini beğenmiş, aşırı egoist, maddeci, önüne gelen şeyi alan, tahakküm eden, alaycı, kendi dünyasına kapanan.
 
KÖPEK.....(Yin)......Sloganı: 'Ben tasalanırım' Güçlü Yönleri: İyi niyetli, adil, eşitlikçi, ilgili, doğa aşığı, zeki, felsefi, alçakgönüllü, iyiliksever, ihtiyatlı, sıcak kalpli.
Problemli Yönleri: Panikleyen, kaba, uyumsuz, sinirli, kavgacı, karşısındakini suçlayıcı, huzursuz, endişeli, yargılayıcı, kendini haklı gören, birlikte yaşanması zor.
 
DOMUZ.....(Yin).....Sloganı: 'Ben muhafaza ederim' Güçlü Yönleri: Duygusal, hassas, saf, sevecen, fedakar, bilgili, yetenekli, dışa dönük, samimi, misafirperver, hayırsever ve erdemli.
Problemli Yönleri: Öfkeli, karamsar, aşırı keyfine ve boğazına düşkün, hata derecesinde sade, rekabetçi, her şeyi bildiğini sanan, kendini kötü kişilerin kurbanı olmuş hisseden, insanlara kızgın, ezik ve intikamcı.
Suzanne White'ın Yeni Çin Astrolojisi Kitabından yararlanılmıştır.