Kadim Dönemlerde Astrolojinin Bilimsel Temelleri
Yakın
gelecekteki olaylar veya bir kişinin yetenekleri hakkında somut
açıklamalar yapmayı gerektiren astrolojinin tanımı sadece mitsel ve
doğal-felsefi dünya görüşüyle tamamlanmış olmamakta, söz konusu
tahminler ve açıklamalar gök cisimlerinin belirli bir dönemdeki
konumları temel alınarak yapılmaktadır. Bunu çok basit bir örnekle
açıklamak gerekirse; gökyüzünde Mars ve Venüs birbirlerine göre zıt bir
açıda durduklarında, örneğin birbirlerine göre 180 derece açıyla
yerleşmişlerse bu, savaş tanrısı Mars'ın sevgi tanrıçası Venüs'le
çatıştığı anlamına gelirken, dünyada da benzer bir duruma işaret
etmektedir ki bu da savaşla barış arasındaki mücadelenin ifadesidir.
Astroloji şu anda, başlangıcından beri bilime dayalı olduğunu ileri
sürmektedir. Mezopotamya kehanet yorumlarında da, Enuma Anu Enlil'in
kehanet tabletlerinden bildiğimiz gibi bilimsel onaya verilen önem
netleştirilmektedir. Bu bilime dayalı oluş hali hem kadim dünyanın, hem
de sonraki dönemlerin tüm büyük astrologları tarafından astrolojiyle
ilgili tartışmalarda ikna edici temel bir delil olarak ortaya
konulmuştur.
Örneğin, Johannes Kepler (1571-1630) astrolojiyi savunurken şöyle söylemiştir: "Gök cisimlerinin konumlarına olan inanç her şeyden önce bilime dayalıdır ve bu bilimsellik de öyle nettir ki ancak onu kendi gözleriyle incelememiş olan kişi bunu inkar edebilir."[35]
Burada şöyle bir itiraz söz konusu olabilir; astroloji bu kadar kolayca algılanabilecek kadar açık bir bilimse neden çağdaş bilim adamlarının çok azı buna ikna olabiliyor? Ancak bu itiraz da başka bir düzleme dayalı olmaktadır. İlk olarak, astrologların tüm devirlerde astrolojinin hakkını vermek için öncelikle bilime dayalı olduğunu öne sürmelerine dikkat etmek gerekir.
Örneğin, Johannes Kepler (1571-1630) astrolojiyi savunurken şöyle söylemiştir: "Gök cisimlerinin konumlarına olan inanç her şeyden önce bilime dayalıdır ve bu bilimsellik de öyle nettir ki ancak onu kendi gözleriyle incelememiş olan kişi bunu inkar edebilir."[35]
Burada şöyle bir itiraz söz konusu olabilir; astroloji bu kadar kolayca algılanabilecek kadar açık bir bilimse neden çağdaş bilim adamlarının çok azı buna ikna olabiliyor? Ancak bu itiraz da başka bir düzleme dayalı olmaktadır. İlk olarak, astrologların tüm devirlerde astrolojinin hakkını vermek için öncelikle bilime dayalı olduğunu öne sürmelerine dikkat etmek gerekir.
Yukarıda bahsedilen Enuma Anu Enlil'in kehanet tabletleri ve Kral Asubanipal'in (İ.Ö. 669-626; Ninova kralı)
kütüphanesinin bir bölümü bizlere astronomik gözlemlere ait büyüleyici
bir sistemi sunmaktadır. Astrologlar şu yönteme göre çalışıyorlardı;
gökyüzündeki bir gözlem o günün tarih ve saatine göre kaydediliyor ve
özellikleri de kesin olarak tanımlanıyordu. Buna paralel olarak, tüm
politik ve doğal olaylar da benzer şekilde kaydediliyordu. Böyle bir
sistemle yapılan çalışmalar sürekli devam etti ve kaydedilen veriler
yüzyıllar boyu varlıklarını korudular. Bu kayıtlar dünya üzerinde
gerçekleşen olaylara karşılık gökyüzü fenomenlerini dakikası dakikasına
kontrol eden, önceki kayıtlarla karşılaştıran ve onları yeni gözlemlerle
tamamlayan türdendi. Asurolog Carl Bezold bu kilden üretilmiş kalın
dilimlerin büyük bir bölümünü tercüme eden kişi olarak bu durumu şöyle
tanımlamaktadır: "Ne zaman Y yüklemi
gökyüzündeki Ö öznesinin bir eylemini gerçekleştirse, dünya üzerinde de Y
yüklemi Ö öznesinin bir eylemini gerçekleştirmektedir." [36]
İşte size bir diğer örnek: "Eğer
ayın on beşinci gününde dolunay güneşle birlikte gözlemlenirse, zorlu
düşman silahlarını o ülkeye doğrultacak demektir… On beşinci gün,
dolunay güneşle birlikte görülmüştü… Dilerim kral bunu bilir ve dikkate
alır." [37]
Metnin ilk bölümünde, genel gözlem tanımlanıyor: ayın on beşinci günü dolunay olduğunda ve güneşle ay eşzamanlı olarak görüldüğünde saldırma eylemleri gerçekleşir. Ardından da somut olarak gözlenen olay meydana geliyor; gökyüzündeki konumlanma şimdi gerçekleşti ve hemen ardından bilimsel olarak da saptanan tahmin yapıldı; saldırı olayları olacak. Pek çok metin bunun hemen ardından yapılan tahmini şöyle bir cümleyle tamamlamaktadır: "…ve beklenen olay sonunda gerçekleşti..."
Metnin ilk bölümünde, genel gözlem tanımlanıyor: ayın on beşinci günü dolunay olduğunda ve güneşle ay eşzamanlı olarak görüldüğünde saldırma eylemleri gerçekleşir. Ardından da somut olarak gözlenen olay meydana geliyor; gökyüzündeki konumlanma şimdi gerçekleşti ve hemen ardından bilimsel olarak da saptanan tahmin yapıldı; saldırı olayları olacak. Pek çok metin bunun hemen ardından yapılan tahmini şöyle bir cümleyle tamamlamaktadır: "…ve beklenen olay sonunda gerçekleşti..."
Metinlerin
içeriği günümüzde kontrol edilemiyor. Bununla beraber, bu metinlerle
ilgilenen araştırmacıların çoğu, Babilli astrologların ciddi bir
biçimde, tamamen bilimsel verilere dayalı bir astroloji sistemi inşa
etmeye çalıştıkları konusunda hemfikirdirler. Ancak burada astrologların
konumu da göz önüne alınmalıdır. Onlar aynı zamanda rahip görevini de
üstlenmişlerdi ve devlette önemli birer politik fonksiyona sahiptiler.
Yukarıdaki örnek astrolojik tahminin kral için yapıldığını
göstermektedir. Dolayısıyla kadim dönemlerde astrolojinin önemli politik
kararlar almak için ciddi bir yöntem olduğunu söyleyebiliriz.
Astrolojinin günümüze kadar devam eden tarih sürecinde bilimsel
olduğunu savunmaya yönelik denemeler yapılmıştır. Benzer şekilde, İ.Ö.
200'lerden beri bazı filozoflar ve astronomlar astrolojiyi
eleştirmişlerdir. Bu eleştiri bazen sadece astrolojinin belirli birtakım
ifadelerine yönelik olurken bunların mutlak olarak doğrulukları
desteklenmiştir. Bununla beraber bazı eleştiriler ise, astrolojiyi
tamamen gereksiz olarak tanımlayıp reddetmektedir.
Dr. Gustav-Adolf SchoenerÇeviren: Işık UÇKUN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder