Doğum Haritasını Yorumlama Aşamaları
Liz Greene
Çeviren Naz Bayatlı
Transit ve Progresyonlara psikolojik bir bakış
Bu makale 8 Haziran 1996 tarihinde, Londra’daki Regents Kolejinde Psikolojik Astroloji Merkezi adına düzenlenen Bahar Dönemi seminer programı çerçevesinde yapılmış bir seminerden alıntıdır.
Öngörünün Doğası
Transit ve Progresyonları nasıl bir psikolojik bir bakış açısıyla değerlendirmeliyiz? Öncelikle şunu söylemek istiyorum, keşfetmek üzere yola çıktığımız konunun doğasının psikolojik bir yaklaşıma sahip herhangi bir astroloji öğrencisi için oldukça açık olmasına rağmen, astrolojinin uzun bir geçmişe ve değere sahip kehanet çalışmalarını hiç bir şekilde yadsıyor değilim. Ayrıca her ikiside birbirlerinden tam bir çizgiyle ayrılmıyor. Psikolojik derken bu sadece içimizi temsil ediyor demek değil. Bir çoğumuz belli durumlarda, bazı olayların önceden tahmin edilmesinin imkansız olduğunu ya da gezegenlerin içsel düyamızla olduğu kadar dış dünyada yaşadıklarımızla da ilintili olduğunu görmezden gelerek, spesifik , sağlam ve doğru tahminlerde bulunmaya çalışmayı deneyimlemişizdir.
Uzun zaman önce Wrekin Vakfı adına bir seminer vermiştim, bu seminer daha sonra Dış Gezegenler ve Döngüleri adlı bir kitaba dönüştürüldü. Seminer esnasında , Sovyetler Birliğinin doğum haritasını incelerken, ülkenin geleceği hakkında bir tahmin yaptım. Bu tamamen o anda yaptığım bir tahmindi çünkü aslında dünyada gelişen olaylarla ilgili ve bu konuyu inceleyen astrolojinin incelikleri hakkında fazla bir bilgim yoktu. Oldukça naif bir biçimde yapılmış tahminimin temelinde, 7 yıl içerisinde Pluto’nun Sovyetler Birliğinin Doğum Haritasındaki Güneşle Birleşeceği vardı. Her ne zaman, bu doğum haritasında Akrep’te yer alan Güneş güçlü bir transit alsa, ülkede liderlik el değiştiriyordu. Gündelik astroloji terimlerinde bu oldukça açık ve basit bir çıkarımdır, çünkü natal haritada yer alan Güneş, diğer şeyler yanısıra ulusun önderlerini de temsil eder.
Başka bir liderlik çekişmesinden ziyade, bir çöküş beklememdeki asıl neden Pluto’nun diğer dış gezegenlere kıyasla herşeyi kuşatan, eskisinden hiç bir iz kalmamacasına yapıyı ve formu değiştiren bir gezegen olmasıdır. Oğlak burcunun ilk dekan derecelerinde örneğin başka transitlerde vardı Uranüs-Neptün-Satürn birleşimi Sovyetler Birliğinin 4 cü evinde yaklaşıyordu, bu da olması beklenen çöküşün sanki bir evlilik bitişi gibi olacağını gösteriyordu. Bu çözülme süreci dıştan değil içten gelecekti ve diğer Birliğe bağlı ülkelerin ayrılmasına neden olacaktı. Bu benim ozamanlarda yaptığım yorumdu, ve ta 1982 yılına kadar bu tip bir gelişmenin habercisi sayılabilecek olaylar yoktu.Kartlarda kesinlikle yeni bir lider gözüküyordu; fakat tümüyle bir çöküş kesinlikle düşünülemezdi. Bu nedenle ilerideki 7 yıl içerisinde bu konu hakkında artık düşünmedim. Sonra herşey tahmin edildiği gibi gelişti. Bir çok durum vardır ki astrologlar ister dünyayı ilgilendiren ister kişiyi ilgilendiren konular olsun doğru öngörü yapabilir ve kehanetlerde bulunabilir.
Bununla birlikte, sadece kehanet astrolojisine odaklanmak bir tıp doktorunun tüm bireyi göz önünde bulundurmadan ve vücut ile ruh hali arasındaki ilişkiyi önemsemeyip sadece hastalığın bedensel belirtilerine bakması gibidir. Yıllar geçtikçe , transit ve progresyonlar açısından bakarak kadersel olduğunu düşündüğümüz şeylerin, aslında tesadüfi olmadığı inancına sahip oldum, bunlar bizim iş başında olan bilinç altına ait karmaşıklıklarımız. Bireysel ya da kollektive olarak farkında olmadan katkıda bulunduklarımız, dışımızdaki olayları yaratıyor veya kendimize bu tür olayları çekiyoruz , varolan içsel halimiz dışımızdaki olaylarla cisimleniyor, bunun sebeplerinden biri geçmişte sorguladığımız olayları düşünmekten kaçınmamız, sonra o durum olgunlaşıyor ve ortaya çıkacağı doğru zaman gelmiş oluyor .
Tabii tüm yaşamda olan olayların bireylerin kendi var ettiği ya da yarattığı bir şey olduğunu düşünmek saçmalık olur, çünkü çoğu da böyle değil. Altı milyon Yahudi bireyin toplama kamplarına gönderilmelerind etkin olan transitler ve progresyon açılarından söz edemeyiz. Böyle bir şeyin var olduğunu öne sürmek resmen deliliktir. Diğer yandan, bu tür bir kitlesel zalimlik meydana geldiğinde bilinç altımızın bunda bir payı olduğunu düşünmekten de kaçınmamalıyız. Tarihte kollektif hareketler, ayaklanmalar, doğal afetler seller ve depremler olmuştur, ve olacaktır, bu bireyin kişisel seçiminin üzerinde olaylardır. Bunların ardında başka spiritüel faktörler bulunabilir ancak bu benim yorumda bulunmak durumunda olduğum bir konu değil.
Astroloji dünyasında bir çok insan karmaya inanır. Ben de inanmıyorum diyemem.Ancak sanırım birilerinin ding dong adını verdikleri teoriyi öne sürdükten sonra bu konunun olduğunu düşündüğümüzden daha karmaşık birşey olduğunu hissediyorum. Geçmiş hayatta iyi yada kötü olan birinin, bu hayatta cezalandırılması veya ödüllendirilmesi. Çünkü ahlaki konular okadar bireye dönük ve göreceli şeylerki, ruhun hükmettiği alanlara yönelik böyle basite indirgeyen bir yaklaşıma değer vermeyi uygun görmüyorum. Buna rağmen , bu yaşamımızda kendimiz için yarattığımız deneyimleri yaşamamıza neden olan , bir yaşam sürecimizden diğer yaşam sürecimize taşıdığımız bir öz var. Bu sadece bir ömür süresince elde edilen bir şeyin ötesinde ve üstünde bir faktör. Hatta üzerinde seçim hakkımız olmayan aile kalıtım özelliklerimizde böyle bir faktör. Ne kadar adilane gözükmese de nesiller boyu süregelmiş olan aileye ait çatışmalar, karmaşık durumlar da nesilden nesile geçer, bunlar sanki kadersel birşeymiş gibi gelişir. Eğer bu tür çatışmalar halledilmezse, bazı tip olayları önlemekte başarısız oluruz. Şüphesiz her bireyin bilinçaltında ona miras kalan ağır psikolojik yükler yoksa kendi seçme özgürlüğünü serbestçe kullanabilir.
Bu nedenle transit ve progresyonların nasıl ifade edileceği konusunda bireysel bilinç halinin dışında, başka birçok faktör var. Bununla birlikte , eğer birey gerçekliği algıladığı bilinç seviyesini genişletmeye başlamışsa, öngörebiliriz diye düşündüklerimizin aslında öngörülemeyeceğini anlayabiliriz . Bu sebeple , inanıyorum ki psikolojik bir platformda transit ve progresyonlarımızla çalışma özgürlüğüne sahip olabileceğimiz şekilde yaşamayı denememiz gerekiyor. Ancak ozaman değişime yer açabilir ve gelecekteki olayları değiştirebiliriz veya bilinç altımızın yarattıklarını yaratıcı bir biçimde ele alabiliriz. Üzerinde seçim yapmamıza imkan olmayan durumlarla ilgili olarak karşımıza çıkacak durumları sakin bir ruh haliyle kabul etmenin gerekliliğini öğrenmeliyiz.
Bu temayı incelememdeki ana hedeflerimden biri başta pek farkında olmasakda aslında farklı seviyelerde düşündüğümüzden daha fazla özgürlüğe sahip olduğumuzu düşünmemdir. Gezegen hareketlerini incelerken sezgilerimize daha fazla önem verip “ Uranüs buraya doğru gidiyor bunun sonucunda bu olacak, şu olacak “ gibi kitap tanımlamalarını takip etmeyi daha aza indirgersek, Pico della Mirandola’nın insanların tanrının yaratıcı yardımcıları olduğu sözünün ne anlam ifade ettiğini daha iyi anlayabiliriz. Kitap tanımlamalarına düşkün bir akla sahip olmak bazı astrologlara yaramıyor. Hatta yıkıcı bile oluyor diyebilirim, çünkü aslında sahiden kendini gerçekleştiren kehanetler ve öngörüler var. Algılarımız kendi bilinç altı karmaşamızla öylesine bozuluyorki, transit ve progresyonları ne anlama geldiğine göre değilde, ruh halimizin etkisiyle bizi nasıl etkileyeceğini düşünerek hareket ediyoruz. En katı geleneklere bağlı astrolog bile iş tahmine, kehanete geldimi objektif düşünemez hale geliyor. Bir olayın gerçekte ne olduğu belli değildir, bundan emin olamayız, çünkü olayın kişi tarafından nasıl ve ne zaman algılandığı ve anlaşıldığı konusu önemlidir. Şu anki duruma ait olan çıkarımlarımız, en az geleceğe ait olan öngörülerimiz kadar psişemizin durumu ile ilintilidir.
Transit ve Progresyonlara dair psikolojik bir yaklaşım, kitaba uygun yaklaşımlardan daha çetin bir tartışma ortaya koyuyor. Çünkü kişinin doğum haritasında yer alan gezegen açılarının neleri sembolize ettiği hakkında sorumluluk almayı gerektirir. Aynı zamanda geleneksel kehanet ve öngörü teknikleri ile çalışmayı da gerekli kılar. Materyal düzeyde bir gezegen hareketinin nasıl kendini ortaya koyacağını algılamaya çalışmak önemlidir. Hayatın bu boyutunu göz ardı etmek, psişemizi göz ardı etmek kadar saçma olurdu. Eğer bir kişinin progres haritasında Güneş 2. evdeki Neptün’le kare yapıyorsa, ve bu arada Satürn natal haritadaki Neptün’le birleşiyorsa o kişinin para konularına ait geçmişini ve kredibilitesini bilmediği biriyle iş ortaklığına girmesinin iyi bir fikir olmayacağını söyleyebiliriz. Astrolojinin en sağlam uygulamalarından faydalanmak bizim için büyük değer taşır, fakat geride psikolojik bir anlayış içeren bir yorum yoksa, bence biz çoğu zaman kendi kaderimizi kendimiz yaratır, kendi kehanetlerimizi gerçekleştirir, ve kendi başımıza elle tutulur açılar yaratırız. Aslında bunun böyle olmasına hiç gerek yoktur.
İFADE ŞEKİLLERİ
1. Anlam veya Teleoloji ( kozmolojinin son gayeler üzerinde çalışmalar yürüten dalı, doğada hakim olan yaratıcı düzeni inceleyen bir evrenbilim dalı)
Şimdi Transit ve Progresyonların farklı seviyelerde kendini nasıl ifade ettiği konusu üzerinde durmak istiyorum. Gezegen hareketlerinin etkin olduğu 3 temel seviye vardır. Bazılarınız 3 ten fazla olduğunu düşünebilirler. Ancak genel bir bakış sağlaması amacıyla ben bu üç seviyeye dikkat çekmeyi faydalı buluyorum. 1. sevye özellikle spiritüel eğilime sahip olan astrologlar için önem taşıyor. Bu da belli bir transit ve progresyon açısının derin anlamının ne olduğunu kavramak. Anlam derken ben teleolojiye gönderme yapıyorum- kişiliğin ve ruhun tekamülünde son gaye- Aramızda dindar veya spiritüel eğilimlere sahip olanlarımız, kozmozun bir amacı olduğunu düşünüyorlar, ve buna bağlı olarak bireyin hayatında yaşadığı deneyimlerin bir anlamı var diye düşünüyorlar. Bu nedenle, yaşadığımız olayların gizli bir planı ve bir öğrenme fonksiyonu var ve başımıza gelenler sonucunda büyüyorsak, bu bizim parçası olduğumuz büyük ruhani ve evrimsel bir planı gerçekleştiriyoruz demektir.
Böyle bir kozmik plan gerçekten varmıdır tartışılabilir bir konu, ancak böyle derin bir olay örgüsünün var olduğunu ve bir amacı olduğunu kabul edersek, diğer bir deyişler Tanrı yada tanrıların varlığınıda kabul ederiz. Hiçbirimiz bunu kanıtlamak durumunda değiliz. Gerçekten biz anlamın oldukça kişisel algısını , kelimenin tam anlamıyla rastlantısal ve birbirinden bağımsız evrene yansıtırız. Bu durumda bile büyük bir çoğunluğumuz hayatın tanrıdan gelen bir anlama ve amaca sahip olan bir deneyim olduğunu algılıyoruz ve bu inançla ister izdüşüm olsun ya da olmasın yaşamımıza destek olan bir neden görüyoruz. Bu görüş her nekadar bilimsel olarak doğru olmasada psikolojik ve spiritüel olarak yaratıcı bir algıdır.
Transit ve Progresyonları bu açıdan değerlendirdiğimizde kendimize sorarız “ Güneşime transit yapan Satürn’den ne öğrenmem gerekiyor” “ Natal haritamdaki Pluto’ya kare yapan Venüs progresyon haritamda bana ne öğretiyor?” “ Transit halindeki Uranüs Ay’ıma karşıt açı yaparken neyi keşfedebilirim?” “Kiron’la sekstil açı yapan progres Mars ne gibi olumlu fırsatlar taşıyor?” gibi.
Bu tür bir yaklaşım herhangi bir transit ve progres açı için oldukça önemli bir bakış açısıdır. Spiritüel terimini kullanmış olmama rağmen bu aynı zamanda psikolojiktir; örneğin anne-baba olmakla ilgili ruh hallerini keşfetmek gibi, çünkü gezegensel hareketleri psişenin tekamülü olarakta değerlendirebiliriz. Bu görüşe Redaktif psikoloji ( Herşeyi fizik kanunları içerisinde tanımlamayı öngören bir dal) ile değil de, bireyler üstü ya da arketip psikolijisi bakış açısı ile bakabiliriz. Bu da konunun psikolojik olma gerçeğini yine değiştirmez. Bu bakış açısı olmazsa astrolojiye ve kendimize oldukça sığ mekanik bir açıdan bakıyoruz demektir. Bazı astrologlar tamamen bu seviyeden düşünürler, diğer bakış açılarını çok negativ ve materyalistik görürler. Onlar natal haritadaki Kiron’a transit yapan Pluto’ya ya da Satürn’e kare yapan progres Venüs’e bakıp bunun bizim için ne tür bir gelişimin fırsatı olduğu hakkında konuşacaklardır.
Diyelimki bir kişinin natal haritasındaki Güneş Satürn ile karşıt açı yapmaya doğru ilerliyor. Bu transite teleolojik açıdan yaklaşırsak bireyin kim olduğu hakkındaki duygusunu geliştireceğinden bahsedebiliriz. Bu transitten birey güçlü bir kimlik duygusu edinmiş, amacında bir berraklık yakalamış ve yaratıcı yeteneklerinin farkına varmış olarak çıkabilir. Materyal dünyanın çetin deneyimleri insanı incitebilir, fakat sonucunda birey eğitimsel bir yönde ilerliyordur. Gerçekleşen her olay ne kadar güç olursa olsun bireyin kendi farkındalığını arttırması ile sonuçlanır. Tek başına teleolojik yaklaşım genellikle iyi transit ve progresyonlar için yeterli ve tatmin edicidir.. Ay’a üçgen açı yapan transit Jüpiter ve progres Güneş’e sekstil açı yapan Uranüs gibi. Uyumlu gezegen açılarını deneyimlediğimiz zaman kendimizi kozmik amaç ve iyiliklere odaklarız ve bu tür yorumlar o an hissettiklerimiz ile örtüşür. Transit ve progresyona ait açıdan kaynaklanan anlem ve buna verdiğimiz duygusal tepki birbiriyle uyumludur. Daha sevimsiz gezegen açılarıyla karşılaşıldığı zaman kişi yine de bu açıları bir potansiyel olarak değerlendirebilir. Bu tür bir tutum acı, stres ve zor zamanların atlatılmasında harika bir yöntem olabilir. Gerçek anlamda gezegensel kabuslarla karşılaşılırsa kendimize bunca stresin ardında ne tür bir gelişme potansiyeli yatıyor diye sorabiliriz. Bunu akılda tutmamız çok önemlidir ve ayrıca bunu karşımızdakine anlatmalıyız. Diğer yandan, unutmamalıyızki çıkarılacak anlam her ne kadar derin ve pozitif olursa olsun bu transit ve progresyonları deneyimleyen kişi tekamül ihtimalini bile duymak istemiyor olabilir. Bir çok insan için, özellikle, gerçeğe tamamen materyal veya dışavurumcu bir tavırla yaklaşmaya alışmış insanlar için zor açılar içeren transit ve progresyonların derin anlamı veya taşıdığı fırsatlar açıların etkisi geçene kadar önem arz etmeyebilir. Kişiler bu açıların etkilerini deneyimlerken farkında oldukları ve duymak istedikleri sadece kendi acıları ve iç çatışmalarıdır.
2. Duygusal Şeyler
Transit ve progresyon açıları aynı zamanda duygusal platformda bir anlam ve ifade içerir. Bu da psikolojiktir fakat daha çok bireyin hem duygusal alanda hem de harekete geçen bilinçaltı kompleksleri açısından verdiği tepkilerle ilgilidir.
Geçmiş ve şimdiki zaman çoğunlukla işin içine girer. Duygusal tepkilerimiz oldukça komplikedir ve kendini tanıma konusunda ne kadar başarılı olduğumuzla alakalıdır, ego ne kadar güçlü, harekete geçen duygular ne kadar kontrol altına alınabilir veya anne babadan aldığımız duygusal yüklerimiz neler gibi ruh halleri ile ilintilidir. Geçmiş deneyimler hemen hemen değişmez bir biçimde herhangi önemli bir transit ve progresyon etkisi altında kalınca tetiklenir , özellikle geçmişte bu tip bir etki olmuşsa, doğum haritamızın belli bir yerinde oluşan gezegensel hareketlerle ilgili ne tür hatırlara ve bağlantılara sahip olduğumuzu düşünmemiz gerekir. Aynı zamanda, pozitif ve verimli anlam taşıyan bir deneyim bile doğası nedeniyle gerçekleşme sürecinde acı çekmemize neden olabilir.
Bütün bu faktörler duygusal platformda yer alır, bundan dolayı duygusal tepki ona ait olan teleolojiden oldukça farklı olabilir. Bir transitin veya progres açının anlamı ile bireyin kendini nasıl hissettiği ve davrandığı arasında kesinlikle bir ilişki yok gibi gözükebilir.
Müşteriyi bırakın, astroloğun bile bu yüzden kafası karışabilir. Harika Jüpiter transitleri gördüm Jüpiter Güneş’le birleştiğinde oturup umutla harika şeyler olacağını bekleyebiliriz. Teleolojik açıdan gerçekten harika bir şey olarak düşünülebilir, ancak gerçekte yaşanan duygusal bir kabus olabilir.
Eğer kişinin haritasında toprak elementi baskınsa, Boğa’da çok gezegeni varsa ve güçlü bir Satürn’e sahipse düzen ve kalıcılığa büyük ihtiyaç duyabilir ve kişi 23 yıllık evli 3 çocuklu, iki arabaya sahip, güvenli bir işi olan, büyük evinin banka kredilerini ödemekte olan biri olabilir, bu arada progres Venüs natal haritasındaki 5. evdeki Jüpitere denk gelebilir, bundan çıkarılacak sonuç duygusal ve materyal açıdan harika olur. Biz astrologlar bunun kişinin kalbinin sesini dinlemesi açısından harika bir fırsat olduğunu biliriz ve bu tür bir progresyon kişinin tam ihtiyacı olan şey olabilir, fakat diğer yandan durumu karısına nasıl izah edecektir? Mahkeme masraflarını karşılayabilecekmidir?
Kişinin hayatını nasıl yaşıyor olduğu ve doğum haritasındaki yıldızları ile nasıl bir bağlantıda olduğu çok önemlidir. Herhangi birimizin kendimizle ilgili gerçeklerle yüzde yüz bağlantı içinde olduğumuzu iddia etmemiz imkansızdır. Bilinçsizce aldığımız kararlar ne derecede hayatımızı etkilemektedir sorusu akla gelir. Eğer bir birey erken yaşta güvende olmak ya da sosyal nedenlerden dolayı evlilik yapmışsa ve 5. ev Jüpiter etkileri acımasızca bastırılmışsa, bu eve gelecek bir progres açı işleri fena halde karıştırp bol acıya neden olabilir. Kişi eşinden başka birine aşık olabilir ve sonra sonuçlarına katlanmak zorunda kalabilir. Bazende kişinin eşi böyle bir durumla yüzyüze kalabilir. Bazen kendimizin yada müşterilerimizin haritalarında böyle durumlarla karşılaşıyoruz. Oturup çekici prens ya da prensesinizin gelmesini beklerken nataldeki Venüs üzerine uranüs transiti geliyor ve bir bakmışınız partneriniz almış başını gitmiş. Neden biz psişemizin bir transit ve progresyonun hayatımızda neler ifade edeceği konusunda bilinç altımızın güçlü bir etkiye sahip olabileceği gerçeğini anlamakta zorlanıyoruz? Bazende görünürde mutlu bir transit olsada , büyük br depresyon yaşıyor olabiliriz. Şans getiren gezegenler işin içine girdiği bir çok durumda ben bunu gördüm. Jüpiter natal haritada Güneşin yanına gelir, veya progres Güneş Venüs’le birleşir ve astrolog bunu mutlu zamanların başlangıcı olarak yorumlar. Bunun tam aksibir biçimde kişi bir kara deliğin içine düşebilir. Bizim mutlu bir deneyim olduğunu düşündüğümüz durumlar bazen çatışmalara sebebiyet verebilir. Örneğin anne babamızla kökleri derine uzanan duyguları, suçluluk duygularını yansıtabilir. Belki de Jüpiter bizim kullanmadığımız potensiyelin farkına varmamıza yardımcı olur, bu da başarısız olduğumuzu düşünmemize yol açabilir. Eğer kendimizi betonlaşmış, katı kalıplar içerisine hapsetmişsek ve gelecek fırsatlara giden köprüleri yıkıp atmışsak kendimize sormalıyız “ Hayatın anlamı ne?”. İşte Jüpiter böyle depresyonlara neden olabilir. Çünkü şu andaki durumumuz ve sahip olduğumuz potansiyeli kullanmak arasında büyük bir uçurum varsa , bu acı gerçeğin birdren farkına varırız ve be bu boşluk bize hayatımızı aslında nasıl heba ettiğimizi bize gösterir ve kendimizden utanırız.
Bu nedenle, bir tyransit ve progresyon açıya verdiğimiz tepki , bize ifade ettiği anlamdan çok daha farklı yansımalara sebeb olabilir. Kederli bir duygusal durum içinde bulunan bir müşteriye belli bir transit ve progresyonun teleolojisini anlatmakta zorlanabiliriz. Bir gezegen hareketinin ne ifade ettiğine okadar kendimizi kaptırmışızdırki, kişinin ne hissettiğine dikkat etmeyebiliriz. Kişi olanlardan, teleolojik bakımdan dönüştürücü bir sonuç çıkacak olsada korku duyuyor olabilir. Müşterinize o anki durumun olumlu sonuçlanacağını anlatabilirsiniz. Ancak birey bu durumu böyle algılamıyor olabilir, eğer müşterinin o anki ruh haline ayak uyduramıyorsak ve bu durumla ilgili derin anlamları algılayabilmesine yardım edecek kişisel psikolojik sorunları keşfetmezsek yapacağımız tüm açıklayıcı yorumlar anlamsız konuşmalar olmaktan öteye gitmeyecektir. Bir bakış açısı diğeri olmadan bir bütün sayılamaz. İnsanların zor transitler esnasında neler hissettiğini anlamak çok önemlidir. Bir çok transit acı vericidir. Öyle olmadıklarını düşünmek, kişinin olumlu düşünmesini istemek aptallık ve dar görüşlülük olur. Bir kişinin progres Venüs’ü natal haritasındaki Kiron ile kare açı yapıyorsa, orada oturup kendi kendine “Berbat durumdayım” diye düşünüyor olabilir. Biz de onun karşısına geçip saçmalama kendini harika hissetmelisin pozitif ve heyecanlı olmalısın diye cevap veremeyiz, çünkü bu bir iyileşme sürecidir. İyileşmeden bahsedebiliriz, ancak aynı zamanda kişinin içinde hissettiği soyutlanmışlık duygusu, eksiklik hissi ve başkalarından gördüğü eşit olmayam muameleye yönelik bir empati duygusu hissetmeliyiz. Bu konuda kendini nasıl hissettiği ve nedenleri ile ilgili zeki yorumlar yapmalıyız. Geçmişten, özellikle eski Kiron’un başka transitlerle aktive olduğu zamanlardan bahsetmek gereği duyabiliriz. Derin bir içsel değişle açığa çıkan duygular oldukça rahatsızlık verici olabilir.
Bazı durumlarda, bu ifade aşamaları içinde en zor olanıdır, çünkü karşımızdaki kişinin bilinç hali ile uğraşmak zorunluluğu vardır. Yorumun anlamı ve yorumlanan durumun bireyin hayatındaki gerçekleşme süreci arasında duygusal gerçeklik bir tutkal vazifesi görür. Bu alanda kişisel seçimlerimizi özgürce yaşama hakkına sahibiz. Bir psikolojij mesele kendini elle tutulur biçimde ifade etme aşamasına gelmişse, o zaman geleceği planlayabiliriz fakat şu ana dokunmuş gerçekliği değiştiremeyiz. Bu Jung ve Hillman’ın ruh adını verdiği temeli oluşturur ve ruh halimiz ve maddenin arasındaki bağdır.
Natal Güneşe karşıt açı yapan Satürn, teleolojik açıdan bakarsak, kişinin bireysel kimliğine mükemmel katkılar yapar, ancak kişi oldukça depresif ve güvensiz olabilir. Kendini başarısız olarak görür ve geçmişteki başarıları ona değersiz görünür. Anne- babalık konuları yüzeye çıkar, özellikle babayla yada baba- kompleksi ile ilgili konular. Bu transitlerden ortaya çıkan çözüm bekleyen konular kişinin kendini kurban konumunda hissetmesine yol açabilir. Kişi kimliği hakkında sorgulamalar yapabilir, hayat hakkındaki bir çok algımız ve davranış kalıplarımız yeni sağlıklı bir dünya görüşü ile yer değiştirene dek üzerinde düşünme gerektirebilir. İçimizdeki maskülen enerjilerle ilişkimiz veya hayatımızdaki erkek ile ilgili düşüncelerimiz tamamen yeni bir değerlendirme sürecinden geçebilir. İnsanlar Güneşe karşıt açı yapan Satürn dönemlerinde kendilerini çok kötü hissedebilirler, ve astrologlarından neden kendilerini böylesine mutsuz hissettikleri konusunda bir yardım isteyebilirler , mutsuzluklarının farkedilmesini ve buna neden olan sebepleri anlamak isterler. Spiritüel eğilimi daha fazla olan astrologların birazda olsa psikoterapi deneyimi olması bu durumda işe yarayabilir.
3. Yorumun Gerçekleşmesi
Transit ve progresyonların üçüncü aşaması yorumun gerçek olma sürecidir. Bu çerçevede bir çok, ama hepsi değil, eski astrolojik yaklaşımlar işe yarar. Bu aşamada çalışırken astroloğun konsantre olduğu konu belli bir transit ve progresyon açısı altında dış dünyada neler olacağıdır. Bu yaklaşım basit görünsede aslında oldukça karmaşıktır. Bir gezegensel hareketin elle tutulur bir biçimde gerçekleşip gerçekleşmeyeceği , ve gerçekleşirse ne şekilde olacağı gibi konularda içsel ve dışsal bir sürü mesele vardır. Bireyin bilinç altı etkisi önemli bir faktördür ki ego farkındalığından arınmış ve hayli yüklü bir bilinç altına sahipse dış dünyada ortaya çıkma ihtimali fazladır. Eğer karma diye bir şey varsa bu da bir faktördür. Aileden bize geçen genetik ve psikolojik unsurlarda buna dahildir. Çevrenin önemini de inkar edemeyiz, özellikle kanıksanmış sosyal davranış biçimleri ve dünya görüşünü, çünkü birey istesede istemesede kollektifin bir parçasıdır.
Aynı zamanda her yaşamın bir kaderi vardır. Bu kaderi ruhumuz ya da benliğimiz bir ömür süresince gerçekleştirmeye niyetlidir. Yunan felsefi düşüncesinde bireyi etkileyen iki tür kadersel temadan bahsedilir; erinyes yada daimon. Erinyes atalarımızdan bize miras kalanlardır, diğeride kabaca ifade edersek ruhun yolculuğu ve amacını temsil eder. Bir de kollektife ait kaderden sözedebiliriz. Uluslar ve halkların atalarından onlara geçen özellikler ve miras insanlığın evrimi açısından düşünülürse özel bir kadersel amaca sahip olabilir. Bireyler olarak biz bazen kendi elimizde olmayan hareketlerin akışına kapılabiliriz, çünkü hepimiz daha büyük bir gruba aitizdir ve bu grubu etkileyen gezegensel hareketlerle uyum içindeyizdir. Bu nedenle bu büyük grubun başına gelenleri paylaşırız ve ırksal, dini sosyal ve ulusal geçmişimizle ilgili psikolojik bir yük taşırız.
Hepimizin bireysel inançları ve kanıksanmış düşünce kalıpları olduğu aşikar. Bunlardan bahsediyorum çünkü bu tip konuların transit ve progresyonların gerçekleşmesinde bir rolü var. Bahsettiğim tüm alanlar içerisinde, gerçekten etkili olabileceğimiz bireysel alan bizde varolan bilinç altı düşüncelerimizdir. Parçası olduğumuz Kollektifi etkileyecek bu düşünceleri farketmek ve onlarla çalışma yeteneğimiz bu kollektifi dönüşüme uğratacaktır. Bu hatta karmamızı bile etkileyebilir. Sonunda hepimiz kendi bahçelerimize dönüp orada büyümekte olanlar üstünde düşünmeye zorlanırız, eğer neden ve ne tür olaylar başımıza gelecek bunu anlamak istiyorsak böyle yapmalıyız.
Bir olay ne zaman oluşur?
Transit ve progresyonların öngörülmesi ve gerçekleşmesi konuları arasında bir başka önemli konu daha var. Ne olacağını düşündüğümüz anda, bir olayı neyin oluşturduğu ile ilgili tartışmalı alana gireriz ki bu oldukça gizemli bir bölgedir. Bu konunun ne kadar karmaşık olduğu ile ilgili size bir örnek verebilirim.
Geçenlerde, bir kaç yıl evvel beni görmeye gelmiş olan bir müşteri ile ikinci görüşmemi yapıyordum. Geçen yıllar boyunca ondan hiç haber almamıştım. Transit yapan Pluto 4. evindeki 5 derece Yay da yer alan Kironuna yaklaşıyordu. Bu durum , bir kaç yıl evvel babasını kaybetmesiyle kendini belli etmiş. Müşterim bana babası öldüğünde bunun kendisi için hiçbirşey ifade etmediğini söyledi. Onunla yakın bir ilişkisi olmadığı belliydi ve onun için bu önemli bir olay değildi. Bana babası için pek bir şey hissetmediğini ve ölüm haberinin onu etkilemediğini söyledi. Çünkü babası hiç onun yanında olmamıştı, bana böyle ifade etti. İlk görüşmemizde onunla babası arasındaki ilişkiyi tartışmıştık ve o zamandan bu yana babası ile ilgili algılaması değişmemişti. Ben aslında Kiron’un bulunduğu yerde kişinin hiç bir şey hissetmeyeceğini söyleme eğiliminde değilimdir. Fakat müşterim bu konuda oldukça ikna olmuştu ve babasıyla ilgili konuşma burada sona ermişti. İkinci bir görüşme için bana gelme sebebi hasta kayınbiraderi konusunda oldukça rahatsız olmasıydı . Kendisinde ufak kötü huylu tümörler çıkmıştı, doktorların bunları ameliyatla almasına rağmen yenileri çıkıyordu ve müşterim onun öleceğinden korkuyordu. Anlayamadığı şuydu, kayınbiraderi ile yakın olmasada, onun öleceği fikri onu kontrol edilemez biçimde korkutuyordu. Başkasının ölümü, hatta kocasınınki bile ( benimle görüşmesinden sonra evlenmiş olduğu) onda böylesine beklenmedik bir tepkiye neden olmamıştı. Nedense kayınbiraderinin hayatında oynadığı rol onun düşündüğünden oldukça fazlaydı. Onu çok az görüyordu. Arkadaşça bir ilişkileri vardı fakat onunla evli olan kız kardeşi ile hiç yakın değildiler, ne de bu adamla ilgili erotik fantezileri falan vardı. Ve şimdi bu adamın ölme ihtimali onu niye böylesine harap ediyor anlayamıyordu. Durumunu mantıksız bir obsesyon olarak niteliyordu ki hakikaten böyle gibi görünüyordu. Şunu da hetırlatmalıyımki, Kironla birleşen Pluto transitiyle beraber, Neptün’de natal Güneşinin üzerinden geçiyordu. Yavaş yavaş anlaşıldıki bu korkunun arkasında yatan sebep aslında onun babasının ölümüydü. Bu çok garip gelebilir çünkü babası çoktan ölmüştü fakat içsel bir yerde hala babası hayattaydı. Bu ölüme dair hiç acı çekmemişti, duygusal bir kopma yaşamamıştı, ve ölüm yaşandığı sırada bir kayıp duygusu hissetmemişti. Buna rağmen 4. evdeki Kironun varlığı Güneş ve Jüpiter üçgeniyle birarada olması, bana babası ile ilgili tam teşhis edemediği duygular olduğunu düşündürmüştü. Bu duygular hem oldukça pozitif hem de oldukça acı doluydu ve tamamıyla bastırılmıştı. Bu hanım zaten tüm duygularını bastırıyordu. Çok zeki biri olmasına rağmen, içinde garip bir boşluk vardı sanki evde kimse yokmuş gibi. Babasının gerçek ölümü transit yapan Plutonun nataldeki Kirona denk düşmesiyle aynı zamana denk geldi ki bu babasının ölümünden 4-5 yıl sonraydı. Müşterimin kayınbiraderi, onun için baba rolündeydi. Kayınbiraderin Satürnü 22 derece Yengeçteydi ve onun natal haritasında 22 derece Oğlakta yer alan Güneşinin tam karşısındaydı. Adam müşterimi oldukça az görmesine rağmen açık bir biçimde kendini ondan sorumlu hissediyordu ve müşterimde onun Satürnyen niteliklerine bir kız evlat gibi hitap ediyordu . Müşterim bu durumu olduğu gibi kabul etmişti ve onunla kendini güvende hissediyordu. Arka planda hep o vardı. Oldukça dengeli biriydi. Ne zaman başı duygusal veya maddi olarak sıkışsa ona gidebileceğini biliyordu. Hiçbir zaman bunu yapmadı ama isterse onun yardımına başvurabileceğini biliyordu. Belli ki kayınbiraderini çocukça bir hisle, acı dolu ve karmaşık bir ilişkiye sahip olduğu gerçek babası yerine koymuştu ve bu durumu bütün yetişkinlik yılları boyunca inkar etmişti.
Eğer transit Plutonun 4. evdeki Kiron üzerinden geçme durumunu yorumlamaya çalışırsak şöyle diyebilirdik.” Evini değiştirecek ya da göç edecek veya belki boşanacak” ya da eğer biraz cesursak “ velilerden birinin ölümü gözüküyor ve buda acı dolu ve akıl karıştırıcı duygulara neden olacak” gibi bir şey söyleyebilirdik. Babasının ölümü elbette bu transit açısının yorumu olmalı özellikle transit Neptünün Güneşle birleşmeye gitmesini göz önünde bulundurursak . fakat baba zaten ölmüşse bir daha nasıl ölebilir?
Müşterim için , aslında babasının ölümü şimdi gerçekleşiyordu. Bu onun gerçekliği idi benim ya da sizin gerçeğiniz bu olmayabilirdi. Bu ölümün kanlı canlı babanın tabuta girmesiyle hiç alakası yoktu. O anda müşterim ilk defa gerçek baba öldüğü zaman duyması gereken gerçek acı, panik ve yas tutma zamanını yaşıyordu. Kayınbiraderine bu hislerini odaklayarak aslında olmaması gereken birine bilnçsizce bunları hissediyordu. Kayınbiraderin ölüp ölmeyeceği bu transitle ortaya çıkmadı Bir anlamda bunun ortaya çıkması o anda uygun değildi. Ölüm ihtimali bunca güçlü reaksiyonu ortaya çıkarmıştı. Diyebilirizki onun ölüm ihtimali bilinç altında olgunlaşan baba-kompleksi ile aynı zamana rast gelmişti.
Bu tip iç ve dış olayların yer değiştirmesi bizim gerçeklikle ilgili nosyonlarımızı alt üst eder. Bir olay, transit ve progresyondan yansıyandan çok farklı bir anlama sahip olabilir çünkü olayın olduğu zaman bir insanın başına gelen olayların doğru bir yansıma gerçekleştirmesi için geçmesi gereken süreyle aynı olmayabilir. Hayatımızda gerçekleşen olaylarla ilgili bizim duygusal farkındalığımız bir olayı gerçek kılan unsurdur. Üzerimizde etki yaratan şeyleri hatırlarız, ve bu etkinin gerçekten farkına varılması olayın fiziksel olarak yaşanması ile eş zamanlı olmayabilir. Size verdiğim kısa örnek sık karşılaşılan bir durumdur. Olayların olma zamanı ile fiziksel olarak algılanması genelde aynı zamana rast gelmez. Haritanızda bu yüzden görmeyi beklediğiniz olayları yansıtan transit ve progresyonları göremeyebilirsiniz.
Diğer bir örnek vermek amacaıyla , hadi bir ilişkinin bitişini düşünelim? Bu ne zaman olur? İki kişi fiziksel olarak ne zaman ayrılırlar? Bu açıkça herzaman böyle olmayabilir, ölümden kaynaklanan ayrılıklarda binsanlar bu konunun farkında bile değildir. Uzun yıllar sonra eski eş yeniden evlenince buna şiddetli tepki verirler. Sanki eski eş kalbin bir yerinde buzdan kompartmana yerleştirilmiştir ve yeniden evlenince içimizde cehennemi andıran fırtınalar kopar. O kişi fiziksel olarak hayatımızdan gitmiş olsa bile, yeniden evlenene kadar onu gerçekten kaybettiğimizin farkına varamayız ve ayrılık esnasında yaşamış olmamız gereken tüm acı ve kederi haberi aldıktan sonra yaşamaya başlarız. Bunu haritadaki progres Venüs Pluto ile birleştiği, Venüs üzerinden geçen transit Satürn ya da transit yapan Uranüs 7. evdeki Ay ile karşıt açı yaptığı zaman görürüz.
İlişki bittiği zaman , genelde çok az kişi için gerçek anlamda biter. Bazen de ilişkiler aslında fiziksel olarak bittiği zamanın çok öncesinde bitmiştir. Çift uzun yılları beraber geçirmiştir ancak gerçekte ilişkinin ömrü 20 -30 yıl önce dolmuştur. Bu duruma uyan transit ve progres açılar haritada görülür, fiziksel olarak bir gösterge yoktur. Haritadaki gezegen hareketleri bir şeylerin bitmek üzere ya da bitmiş olduğunu bize anlatmaktadır. Fakat gözle görülür bir bitiş yoktur. Bitişler , başlangıçlar gibi, oldukça kişiseldir. İnsanlar farklı farklı süreçlerde bunu içlerine sindirirler. Bazı olaylar bazı kişiler için birşey ifade etmezken bazıları için çok şey ifade edebilir. Ölümde birçok kişi için farklı şeyler ifade eder, bazısı öfke ve korku hisseder, bazısı ölümcül hastalığını son ana kadar inkar etmeyi tercih eder, bazısı huzur dolu bir biçimde ölümü kabul eder, gerçekten ölüm anına kadar ölümün sadece bir geçiş ritüeli gibi görür.
Bir olayın algılanma süreci , zamanlaması, önemi, ona verdiğimiz anlam eş zamanlı gerçekleşen transit ve progres açılarla ifade edilmektedir. Bu açıların etkileri zaten ruhumuzda iç dünyamızda kendini belli eder. Bireyin dış dünyasında gerçekleşen bir olay onun için birşey ifade etmeyebilir. Kişinin haritasında güçlü açılar varsa bu o kişinin hayatını derinden etkileyebilir hatta alt üst edebilir. Ancak diğer yandan bu tür olaylar haritada ona denk gelecek kadar güçlü transit ve progresyonlarla eş zamanlı değilse , bireyin günlük yaşamına aynı derecede etki yaratacak bir biçimde yansımayacaktır. Kişinin içinde yaşadığı duygular, dışarda gerçekleşen olaya bakış açısını değiştirir. Bu olaya ne anlam vereceği ve nasıl algılayacağı aslında ona denk gelen transit ve progresyon ile ilintilidir. Biliyorum bu kavramı anlamak okadar kolay değil çünkü bizim alıştığımız yorum şekilleri dışarda olan olayları objektif olarak yorumlar. Fiziksel tezahüre önyargısız yaklaşabiliriz ( ki buda sorgulamaya açıktır) ama onu nasıl algıladığımız konusunda böyle davranmayabiliriz. Dışımızda olan olayları nasıl değerlendirdiğimiz konusunda düşünürsek bizi hayrete düşürecek sonuçlara varabiliriz. Ve natal haritamızda yer alan transit ve progresyonlar bizim algılarımızı nasıl yorumlayabileceğimizi tanımlar. Transit Satürn Ay’ın üzerine gelince , Neptün transitinden farklı olarak , olaylara bakış açımızın nasıl olacağı bellidir ki bu durumda daha gerçekçi, negatif oluruz. Transit Uranüs Merkür’ün üzerindeyse gerçeği Kiron Merkür üzerinde olduğundan çok daha farklı algılarız. Ya da Jüpiter Venüs’ün üzerindeyken insanları, Pluto Venüs’le bu tip bir açı içindeyken olduğundan daha farklı algılarız. Acaba insanlar mı böylesine değişti yoksa biz mi? Eğer gerçekten insanlar değiştiyse , değişen insanlar bizim değişmiş algılarımız ve davranış kalıplarımız sayesinde mi bize çekildiler?
Eğer bir ayrılık Venüs –Uranüs üçgeni esnasında gerçekleşmişse, bunun etkilerini Pluto Venüs’e karşıt açı yaptığı zamanlardakinden çok daha farklı bir biçimde hissederiz. Başkalarının gözünde , olay aynı gözükebilir ancak sizin için böyle olmayabilir. Joe Bloggs karısını terketti ve 18 yaşındaki sekreteri ile kaçtı. Joe’nun karısı bu durumu eğer o sırada Venüs-Uranüs üçgeni varsa daha farklı hissedecek ve rahat bir nefes alacaktır ondan kurtulduğuna sevinecektir. Eğer Pluto Venüs karşıtlığı varsa tam tersine bu ihanetin acısını derinden hissedecektir. Eğer progres Venüs Neptün’e karşıt açı yapsaydı kendini kurban etmiş gibi görecekti. Eğer transit Satürn Venüs’le kare yapsaydı aklında maddi olanakları ve ayakları üzerinde nasıl duracağı ile ilgili soru işaretleri olacaktı ve aynı anda içini kemiren bir aşağılık kompleksi duyacaktı.
Olayların subjektif açıdan düşünüldüğünde önemini hiç bir zaman küçümsememeliyiz. Bir olay bizde ne türden hisler yaratıyorsa, nasıl algılanıyor ve anlaşılıyorsa, ve gerçeklik olarak ne zaman bilincimizde yer alıyorsa, bunun astrolojik olarak haritamızda ne tür bir izdüşümü olduğuna bakmamız gerekir, çünkü olaylar her kişi tarafından farklı algılanır ve bu algının yansıması haritamızdaki transit ve progresyonlarla örtüşmektedir. Aslında bir olayın ortaya çıkmasında hangi öğelerin etken olduğu konusu karmaşık bir durumdur. Bunun aşamaları ve zamanlaması çeşitlidir. Belli bir gezegen hareketinin hayatımıza yansıması fiziksel olarak ortaya çıkma süreci ile eşzamanlı olmayabilir.
Bu açıdan bakıldığında ağır hareket den gezegenler ile durum daha da karmaşık hale gelir. Bu gezegenler, doğum haritamıza yaptıkları açılarla 2-3 sene boyunca etki ederler. Örneğin Pluto çok daha uzun zaman , ileri, geri giderek, durarak bizi etkilemeye devam eder. Dış gezegenlerin transitleri esnasında görünüşte birbiriyle alakalı gibi durmayan olaylar ard arda gerçekleşir ve bu olaylara karşı tepkimiz ve algılayış biçimimiz o gezegenlerle ait olan özelliklerle belirlenir. Böylece bir dönem boyunca ortaya çıkan durumlar aynı temalara sahip olur.
Eğer aynı olaylar başka bir zamanda gerçekleşse, aynı biçimde tecrübe edilmeyecektir. Herhangi bir olay veya durum gibi algılanacaktır. Mesela şöyle demeyiz “ 2 yıl önce babamın ölümüyle, geçen sene patronumla yaptığım kavga, bu ay bulduğum yeni aşk birbiriyle ilişkili olaylar, hepsi aynı temanın bir parçası” Bu transit ve progresyon açılarının yansımalarının birer tekrarıdır, olayların kendisi tekrar etmemektedir. Temelde, bizler hayatımızın belli dönemlerini daha çok hatırlama eğilimindeyiz, tek tek olayları hatırlamaktansa, bir döneme ait belirgin temayı anımsarız. Ve bu temalara karşı verdiğimiz tepkiler, tamamıyla subjektiftir ve o dönemdeki transit ve progres açıların karakteriyle birebir ilintilidir. Bir olayı tanımlamaya çalışırken oldukça dikkatli olmalıyız, çünkü ne kadar yakından incelersek, okadar subjektif olduğunu görürüz. Bir kişinin ölümü ile ilgili açılara bakmak buna verebileceğim en iyi örneklerden biridir. Bunu derken ifade etmek istediğim şu ; yalnızca ölen kişinin haritasındaki açılar değil, aynı zamanda bu kişiye yakın olan kişilerin de haritalarındaki, tam ozamanda belirgin olan açılar da önemlidir. Hepimiz ölümün çok belirgin bir olay olduğunu düşünürüz, çünkü belli bir anda gerçekleşir, fakat hiç bir astrolog ölümü gösteren bir signifikatör bulamamıştır. Her haritada bu farklı görülmektedir. Ölümün gerçekleşmesi anından çok önce bazı açılar oluşmaya başlarlar, fiziksel ölümün gerçekleşmesinden çok süre önce aslında içsel bir seviyede ölüm gerçekleşmeye başlar ve bireydeki bir bırakmanın vazgeçmenin yansımasıdır.
Öyleyse transit ve progresyonları yorumlarken , bunların yansıma ve tezahürlerinin anlamını çıkarmaya çalışırken her 3 aşamayı da aklımızda tutmalıyız, duygusal ve teleolojik seviyeler dahil olmak üzere bu seviyelerin gerçekleşen olaylar üzerinde direkt bir etkisi vardır. Her aşama önemlidir ve yorum aşamasında bize yardımcı olacak tekniklerdir. Tüm resim ortaya çıktıktan sonra ancak karşımızdakine şöyle şöyle olacak diye bir yorum yapabiliriz yoksa bu tür sağlam bir veri bütünü olmadan karşımızdakine kör atışlar yapmamalıyız. Arada bir tam hedefi vurabiliriz ama kazara birinin gözünü de çıkarabiliriz.
Liz Green’in “ The Horoscope in Manifestation” ( CPA Press,London 1997) adlı kitabından alıntıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder